Emel Özcan
Psikolojik Danışman
Saniyeler içinde yerle
bir olan evlerle birlikte yıkılan hayaller; acı, öfke, şok, tarif edilmesi zor
diğer tüm duygular: DEPREM
Deprem dünyada da
yarattığı zelzeleyle birlikte yaşamlarımızda da zelzeleye neden olur. Depremi
birebir yaşayanları, daha önce yaşamışları ve korku dolu bir şekilde haberleri
izleyenleri… Evet kaçırılan
nokta budur aslında. İzlenilen haberlerinde bizlerde bir travma
yaşatabileceğini unutmak. Acıyı paylaşmak güzel bir duyguyken panik duygusuna
ve korkuya dönüştürülmesine sebep olmak.
DEPREM SONRASI NASIL
BİR SÜREÇ İZLENMELİ?
“Depremi Yaşayanlar
İçin”
Yaşamımızın için en önemli unsurlar olan fizyolojik ihtiyaçlar, deprem sonrası da ilk ilgilenilmesi gereken noktadır. Su, yemek, barınma uyku bozuklulukları gibi hayatımızı idame ettirebileceğimiz unsurların karşılanması gerekir. Bu ihtiyaçların karşılandığından emin olunduktan sonra ikinci aşamaya geçilir.
Deprem sonrası 3 tip insan olduğunu görülür. Yardım eden, kendi kaynakları ile kendini iyileştirebilen ve travma sonrası stres bozukluğu geliştiren. Yaşanılan olayı sürekli dile getirenler olabileceği gibi konuşmayanlar ve sessizleşenler olur. İkisi de bir travma belirtisidir. Birlik ve beraberliğin, umutlu bekleyişlerin göze çarptığı bu süreçte yardım eden tip ile birlikte 2. ve 3. tipi bulmaya çalışırız. Kendi kendini iyileştirebilen kişiler olan bu ikinci tipler kendisi için adım atmaya hazır ya da nasıl iyileşebileceğinin farkındadır. Her insanda olduğu gibi cesarete ihtiyacı vardır. Ufak yardımlar ve farkındalıklarla kolaylıkla iyileşir. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlar için ise bir yola çıkılır.
Depremden en çok etkilenenler şüphesiz ki çocuklardır. Deprem çoğu çocuk için yeni bir kavramdır ne olduğunu algılayamayabilirler. Bu yüzden çocuklara öncelikle deprem kavramı anlatılmalıdır. Bunu yaparken ise empatik ve somut bir dil kullanılmalıdır. “ Merhaba, deprem senin için yeni bir durum korkman ve ne olduğunu anlayamaman çok normal. Bu konuda yalnız değilsin ben de korkuyor ve seni anlıyorum. Gel beraber deprem nedir ve nasıl gerçekleşir bunu konuşalım.” gibi onu anladığını belirten ve çoğun hizasına gelerek yapılan bu konuşma çocuğun “Evet anlaşılıyorum, duygularımı paylaşabiliyorum” hissini yaşayabilmesini sağlar. Depremi anlatmak da tamamen hayal gücünüze bağlı. Oyunlar eşliğinde, herhangi bir kavram kullanmadan, oyuncakları üzerinden fay hatlarının hareketlerinin neden olduğu sarsılmanın ifade edilmesi gereklidir.
Çocuk her ne olursa olsun çocuktur. Temel ihtiyaçlarından biri ise
oyundur. Duygularını bu şekilde ifade edebilir, davranışlara dönüştürebilir
veya bu sayede boşaltım sağlayabilir. Bu yüzden çocukların bu oyun ihtiyacının
karşılanması gerekir. Deprem sonrası çocuklar için oyunlar, etkinlikler
gerçekleştirildiğini görmemizin sebebi budur.
“Daha önce deprem yaşayan veya sosyal medya yoluyla haberlere şahit
olanlar için”
Acılarını paylaştığını, üzüldüklerini göstermek belki de farkındalık
sağlamak amacıyla deprem anını, depremzedelerin kurtuluşlarını gösteren video
ve fotoğraflar paylaşıyoruz. Ama farkına
varmadan geçmişe gömülen yaraların ortaya çıkmasına neden olabiliyoruz. Veya “Acaba biz de yaşayacak mıyız? Yaşarsak
neler olabilir?” gibi senaryolar
üretebiliyor korku ve panik duyguları yaşayabiliyoruz.
Öncelikle yapılması gereken olabildiğince bu haberlerden uzak tutmaktır.
Onların güvende oldukları açıklanmalı nasıl hissettiklerini, bu korkuların
neler olduğunu dile getirebilmelerini sağlanmalıdır. Hayatta her an her şeyin
olabileceğini, önemli olanın güvenli ortamda olmaları olduğunu ve gerekli
önlemlerin alındığını onlara aktarılmalıdır. Çocuklar için ise yukarıda
bahsettiği durumlar aynı şekilde anlatılmalıdır.
v Her iki durumda da
ayaklarının yere basıyor olması oldukça önemlidir. Görüşülürken ayaklarını yere
basması istenmeli ve ne hissettikleri sorulmalıdır. Ayaklarının yere sağlam
bastığının söylenmesi mükemmel bir şeyken, havada hissediyorum denmesi
çalışılması gereken bir durumdur. Güvende olduğunu hissetmesi açısından dikkat
edilmesi gereken ilk konulardan biridir.
KAYIP VE YAS SÜRECİ
Ölümün oluş şekli yas
sürecini etkilemektedir. Deprem gibi
beklenmedik, ani şekilde gerçekleşen ölümlerde yas süreci daha karmaşık
olabilmekte, travma sonrası stres bozukluğu yaşanabilmektedir. Bunlar travmatik yas olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Kaybı yaşayan kişi, ölen kişiyle olan ilişkisi ve ölüm şekli yas sürecini etkileyebilmesiyle birlikte yasın beş evresi olan; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme gibi evrelerden geçilir. Bilinenin aksine herkes bu evrelerden geçmeyebilmektedir. Kişinin duyguları sorulmaları hangi evrede olduğu tespit edilmelidir. Eğer çocuksa bu kişi, yine öncelikle yukarıda bahsettiğim şekilde deprem anlatılmalıdır.
Kayıp sonrası bedensel,
ruhsal, duygusal, davranışsal ve bilişsel tepkiler gösterilebilir. Bu tepkileri
iyi araştırmak yas sürecinde iyi oluşa ulaşmada olumlu katkılar sağlamaktadır. Duygularını
yaşamasına izin verilmeli. ‘Hayat devam ediyor, güçlü olmalısın’ gibi
söylemlerden kaçınılmalıdır. Duyguların yaşanmaması, ağlanmaması ya da ifade
edilmemesi uzun süreli sorunlara yol açabilmektedir.
Sosyal destek oldukça
önemlidir. Uzmanların yardımının yanı sıra aile, komşu, arkadaş gibi kişilerle
iletişimin kurulması sağlanmalıdır.
Olumlu başa çıkma
becerileri hatırlatılmalıdır. Bu durumu yaşamadan önce onları motive eden içsel
ve dışsal motivasyonlarının neler olduğu konuşulmalı, nelerin onları daha iyi
hissettirdikleri düşünülmesi sağlanmalıdır. Olumsuz başa çıkma becerilerinden
kaçınması sağlanmalıdır.
Yas sürecine iyi gelen
önemli noktalardan biri ise normal yaşama geri dönmektir. İşe, okula geri
dönmeleri sağlanmalıdır.
Tüm bunlar ve daha
fazlası yapıldığı halde halen bir iyileşme göstermiyorsa ya da depresyon, kaygı
bozukluğu, intihar gibi ruhsal bozukluklar sergiliyorsa psikiyatriye sevk
edilmelidir.
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.