post-thumb

İÇLENİŞ

Benim payıma düşen,

Anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.

Ve 'ellerini seviyorum' diyen sesin hüznünde ölmektir.

Fruğ Ferruhzad


'Dinle' dedi, duyuyor musun?

Uzak bir havlama sesi, ardından yardıma koşar gibi telaşlı yeni havlamalar.. Doğa anaya özgü gizemli melodi.

Konuşmasaydı sıra cırcır böceklerine, ardından gece kuşlarına gelecekti. Hepsini görmüş kadar duyacak hasbihal edecektim.

Duydum dedim.

Elini hafifçe sol tarafımdan kalbime değdirdi. Kalbim, benim  telaşlı güvercinim.. Eli yüreğimde, elim elinde.

Yıldızlar ne kadar da telaşlı parlıyor bu gece, içimde garip bir hüzün, göğüs kafesimi dolduran sahipsiz kesici bir kırgınlık. Gözlerimden öpüyor, beni anlıyor ama nasıl?


Ustaca saklamıştım içimi, bazı zamanlar dokunsalar ağlardım, gözyaşlarımı şen bir kahkaha olarak duyarlardı. O kadar acımıştı ki canım, sonunda etimden ve kemiğinden yeni bir ben yaratmıştım. Fakat şimdi saklanma becerilerim bir çocuğunki kadar acemiceydi. Çırılçıplak kalmış, bir türlü ellerimi koyacak bir yer bulamıyordum.

Bir komşumuz vardı dedi, oğlunun ölüsünü getirmişlerdi günün biri. Mezarına çiçekler eker ibadet eder gibi her gün sulamaya giderdi. Oğlundan üç kat fazla yaşamış olmak ağrına giderdi. Oysa ben bir kere bile gidemedim. Gitgide yürüyen mezarlıklara dönüşüyoruz demişti abim, gidenleri saydıkça ölü çiçekleri büyüyordu içimizde.


İçimdeki canavar kıpırdanıyor. Kemiriyor, kemirdikçe büyüyor. Her şeyle alay etmek istiyor gülmek istiyor büyüdükçe. Bir çıban gibi kendi kendimi kanatıyorum.


Tut diyorum şu kahrolası ellerimi, tut yoksa şiirler okuyacağım, meze edeceğim kendimi kurtlar sofrasına!

Kurt da benim meze de, biliyorum.


'Etten bir varlığım, sesten bir savunmam

 Kalpten bir yaram var derin,

 Yaşamasını bilmem bir karınca kadar..'


Duymuyor, eli hâlâ yüreğimde. 

Ne desem gölgem koyulaşacak, ağırlığım yerçekimine boyun eğecek, iç açılarımın toplamı hiç edecek, evrilecek her hücrem, tıpta çareler tükenecek.

Susuyorum ama anlıyor, hem de nasıl.

Eli asılı kalsa böyle, artık bir yumru olmasa sesim kursağımda, suskunluğumun perdesinden taşmasa kırıklarım yara bere.. Tutuyorum ellerini, tuttukça insan oluyorum.

 Koşuyorum, sana yetişmek için, soluk soluğa...


Kafesteki kuş artık uçmak istiyor!


Okunma Sayısı:

Nur Emine Kaçkın

Nur Emine Kaçkın

2017 yılında Adıyaman Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun oldum.

YORUMLAR

  1. rumeysa
    7.10.2021 12:02:26

    "O kadar acımıştı ki canım, sonunda etimden kemiğimden yeni bir ben yaratmıştım." sadece bu cümle bile yazının yaratıcısını bulmama yetiyor. Diğer yazıları da heyecanla bekliyorum.

YORUM YAP

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.