PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK ÇERÇEVESİNDE “VARMAK MI YOLDA OLMAK MI?”
Yeni Türkü’nün o muhteşem parçası dolanıyor bir süredir dilime. Psikolojik dayanıklılık seminerleri verdiğim ve “Kendi Öykünü Yeniden Yaz” çalıştığım bu süreçte bu şarkıyı zihnimin özenle gündemime getirdiğini biliyorum. Bir yandan müziği dinlerken bir yandan kelimelerim kağıtta yerini buluyor..
Yolları düşünüyorum. Kimisi için bir kavuşma kimisi için bir ayrılık kimisi için yeni bir hayat kimisi için eskiye dönüş kimisi için bir kaçış kimisi için bir varış…
Öyle çok anlamı olmuş ki üzerine pek çok şarkı, şiir, türkü yazılmış. Uzun ince bir yolda gündüz gece gidilen bir yolculuk dokunmuş önce hepimizin içine. Bu yolun hayat yolu olduğunu öğrendiğimizdeyse derin bir büyüme yaşamışız. Bu hayat yolu üzerine kelimeler düşebildiği kadar düşmeli belki de.
Varacağımız daha iyi bir menzil olduğunu umarak çıkıyoruz yollara.
Bazen “başımıza gelmeyen kalmadı” diye yakınıyoruz diz çökerek. Bazen “iyi ki” diyoruz Bazense pişman oluyoruz..
Bazen gölleri, denizleri izleyerek yürüyüp olduğumuzdan daha iyi bir ruha bürünürken bazen zorlu bir yokuşta tıkanıp kalıyoruz.
Çıkamayız dediğimiz yokuşları bazen tek nefeste, bazen zorlanarak, bazen bir dost eliyle aşıyoruz. Bazense vazgeçip tepenin ardındakileri bilinmezliğe boyanmış bir gizem olarak öylece bırakıyoruz. Bazen bu yolda ayağımıza dikenler batıyor, canımız yanıyor. Ama günün sonunda o dikeni tanıyıp daha dikkatli yürüyerek yolumuza devam ediyoruz. Bazen sanki doğru yolda olduğumuzu bize hatırlatırcasına açmış bir çiçek buluyoruz yol kenarında. Sevinip devam ediyoruz yolumuza. Bazen de yorgunluktan bitap düşüyoruz ama yine de varacağımız yerin hayaliyle yeniden ayaklanıyoruz. Bazen ‘’Önce yoldaş, sonra yol’’ diye bir ses duyuyoruz. Tüm bu inişleri çıkışları tüm bu yükü paylaşabileceğimiz bir ayna yani bir dost diliyoruz. Bazense bir yol ayrımında burkulmuş bir kalp ve yol arkadaşlarımız ile başka yollara dönüyoruz. Kimisi o yeni yolda yeniden yürümeyi cesaretle denerken kimisi yolun başında bocalıyor. Zaman istiyor yeniden ayağa kalkmayı denemesi. Nihayetinde yol, yürünmeyi bekliyor.
Varılacak daha iyi olan o noktayı hayal ederken yoldaki; acılar daha dayanılabilir, hüzünler daha anlamlı, sevinçler daha bir armağan oluveriyor. Kimisi bir kez düştükten sonra bir daha etrafa hiç bakmadan mütemadiyen önüne bakarak obsesif bir kontrolle yürüyor. Hiç‘’düşmeden’’ ama karşısındaki güzel nar ağacının çiçeklerini göremeden yol alıyor. Kimisiyse bir seyyah edasıyla tüm bu manzaraları içine bir nakış gibiişeyerek başkalarının hayatlarına dokunacak anılar haline getiriyor. Kimisi kızgın güneşin altında ‘’Ya mataramdaki su biterse’’ diye susuzluktan dudakları çatlatan bir anksiyeteylesulu matarası elinde kan ter içinde titreyerek ilerlerken kimisi etrafındaki ışıl ışıl ırmaklardan farkındalığıyla güç alıyor. Kimisi ‘’dünyanın tek yolcusu benim. Herkes bana yol verecek’’ diye narsizimiyle el ele ama yapayalnız yol alırken kimisi de çevresine bakıp bir sürü yolcu olduğunu, onların da kim bilir ne yokuşlar, ne engebeler atlattığını merak ediyor. Kimisi o ana kadarki zorlu yolundan dolayı diğer tüm yollara küsüyor ve sırtında ağır bir depresyon çantasıyla pes ediyor. Kimisiyse ’’Yaşadığın en kötü günü düşün, sabah olmadı mı?’’ diyerek gayret etmekten hiç geri durmuyor. Yetmiyor bu çabası ve yeniden çerçeveliyor seçimlerini. Seçtiği yollarda kuzey yönüne gitmesi gerekirken güney yönüne giderek yolunu zorlaştırdığını yolda keşfediyor. Belki bir haritayla belki başka bir yolcuyla devam ederken artık doğru yolu daha iyi ayırabilir hale geliyor..
Bazen iki yönlü bir yolun manzarasını izlemeyi tercih ediyoruz bazen de tüm güzelliklerden baş çevirip diğer taraftaki karanlığa odaklanıyoruz.
Nihayetinde çoğu yolcu varacağı menzile varıyor. Her birinin içinde bir ses duyuluyor: Varacağın yer burasıydı. İşte burası hayallerini süsleyen yer. Tadını çıkar. Burada yaşadıkların , buraya ulaşmak için verdiğin emeği kutsal kılacak ve burası senin için hep özel kalacak ama bir süre sonra esas mutluluğun, yolun sonunda değil yolun kendisinde ve verdiğin emekte saklı olduğunu göreceksin. İşte o zaman yapman gereken yeniden yollara düşmek olacak. Düştükçe daha çok ayağa kalkacaksın. Görmüş, geçirmiş, öğrenmiş ve yeni kararlar almış olarak daha başka yürüyeceksin bu sefer. Daha çok keşfederek, daha çok gelişerek, bazen daha çok hata yapıp daha çok şey öğrenerek…
Psikolojik dayanıklılık seminerleri verdiğim ve ‘’Kendi Öykünü Yeniden Yaz’’ görüşmelerimin arttığı bu sıralarda Yeni Türkü’nün bu şarkısının ısrarla dilime dolandığını fark ediyorum. Sözlerine dikkat etmeden dinleyerek haksızlık yaptığım bu parçaya zihnimin beni bilinçli olarak yönlendirdiğini biliyorum.
Sözlerine odaklandığımdaysa bambaşka bir kapıdan tıpkı Alice Harikalar Diyarı gibi bambaşka bir dünyaya geçiyorum.
Kimisi için bir köksüzlük hissi uyandıran bu parça, kimisine yorgunluk hissettiriyor. Kimisi içinse köksüzlük ve yorgunluk olarak başlayıp yolun güzelliklerini, anlamını ve kendine kattıklarını gördüğü bir dinginliğe, olanı olduğu gibi kabul etmeye, sevmeye ve yanı başında kaçırdığı güzelliklere dikkat çekiyor.
Bu parçanın sonu kimine göre de şefkatli bir kabul ve kararlılık terapisine çıkıyor.
Dönmek, mümkün mü artık
Dönmek, onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek
Dönmek, mümkün mü artık
Dönmek, onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek
Neresi sıla bize, neresi gurbet?
Al bizi koynuna ipek yolları
Üstümüzden geçiyor gökkuşağı
Sevdalı bulutlar uçan halılar
Uzak değil dünyanın kapıları
Neresi sıla bize, neresi gurbet?
Yollar bize memleket
Okunma Sayısı: 278
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.