FAST FOOD VE İNSAN İLİŞKİSİ:FASTFOODLAŞMA
Hız dünyasının maraton koşucularıyız.
İlk insanlar yırtıcı hayvanlardan kaçarken bugün bizler akrep ve yelkovandan kaçıyoruz.
Makineleşmeyle başlayan mekanik ve faydacı hız, elbette toplumu ve bireysel hayatları da etkilemiştir. Bu etkiyle ilgilenen George Ritzer, ‘’McDonaldslaşma’’ adında bir tez ortaya atmıştır. Bu teze göre fast food yani hızlı-gıda, yalnızca yiyecek olmaktan çıkmış adeta yaşam tarzı haline gelmiştir.Kişi, hamburger satın alırken aslında bir yaşam tarzını da satın almaktadır ve fast food restoran ilkeleri, bu popüler kültürde yaşayan insanlarda da gitgide geçerli olmaktadır.
Aşağıdaki fast food restoran ilkelerini modern insanın yaşam tarzıyla karşılaştırarak gözden geçirmeliyiz.
• Restoran, duygusallıktan ziyade rasyonel bir işlevsellik ve kısa zamanda tam doyum verir. İnsan ilişkileri sınırlıdır herkes ürününü hızlıca alır, hızlıca tüketir ve gider.
• İstek duyma ve doyuma ulaşma arasındaki zaman aralığı oldukça kısadır.
• Harcanan az zamana göre ücret oldukça tatmin edici, ucuzdur. Tam doyum için yüksek bedeller ödememek caziptir.
• Süreç mekanik ve gelişmiş teknolojilerle kontrol edilmektedir. Hata ve kaza payı adeta yoktur. Neyi sipariş ederseniz o gelir. Tat daima aynıdır.
• Sunulan ürünler artık kanıksanmıştır ve tüketicinin aklına daha mantıklı başka bir seçenek gelmemektedir.
Tüm bu ilkeler ve sonuçlar hız dünyasındaki ve popüler kültür kuşağındaki bireyler tarafından oldukça kanıksanabiliyor. Böylelikle fast food-MC yemek tarzı bize o kadar yansıyor ki artık MC hızı, yiyecek sektöründen öteye geçerek yaşam tarzımız haline geliyor. Eğitimi, hedefleri, sevgileri ve pek çok şeyi fast foodlaştırarak hem zamanı kontrol etmeye çalışıyoruz (Rietzer, 1993; Karhan,2018) hem de bir anda aşırı ve hatasız doyum istiyoruz. Sonuca odaklanırken süreci kaçırıyoruz. Yolun sonuna odaklanırken yolunkendisini görmüyoruz.
Fast foodun ve fast foodlaşmanın insani izlerini ele alalım:
• Fast foodlaşan bireylerde ve toplumda kısa sürede, daha az emekle en yüksek verimi alma isteği gözleniyor.
MC yemeklerle bizim kültürel sofralarımız sosyolojik olarak karşılaştırılıyor. Geleneksel sofralarımıza baktığımızda saatlerce özenle hazırlanıp tasarlanmış envai çeşit yemeklerimiz var. Onlar için sabır, zaman ve emek vermeniz gerekir. Tıpkı misafirperver kültür yapımız gibi. Sabır, ilgi,zaman ve emek. Oysa ki fastfoodlaşmış bir yaşam biçimimiz varsa bunlarla uğraşmaya gerek duymadan iki kalın ekmeğin arasına köfte ve biraz marul koyarak zaten aynı yüksek doyumu daha kısa sürede sağlarız .Bu durum ‘’hedeflere ulaşabilmek için kısa zamanda en yüksek ‘sonuca’ulaşma gayreti’’ olarak düşünülebilir. Veya kilo vermek isteyen bireylerin aylarca emek vererek uğraşacakları sağlıklı diyetisyen listelerindense birkaç günlük sağlıksız diyetleri veya başka yöntemleri tercih ederek çok kısa zamanda çok zayıflamak istemesi gibidir.
• Fast foodlaşan bireylerde ve toplumda faydacılık önemlidir. Tamire fırsat verilmeden çöpe atıp yenisini almak daha az uğraştırdığından daha çok tercih edilir.
Fast restoranlarda zamandan ve personelden tasarruf etmek için tek kullanımlık ürünler tercih edilir.Ürününüzü alıp kullandıktan sonra doğrudan çöpe atıp yenisini alabilirsiniz. Tıpkı kimi insan ilişkilerindeki kullan-at kültürü gibi. İnsanların, hayatlara birer gölge halinde deyip geçmesi gibi.
Oysa ev kültüründe sevdiklerimiz için özenle hazırladığımız yemekler, özenle seçtiğimiz porselen tabaklarda servis edilir ve o tabakları kırmamaya özen gösteririz. Kırılırsa üzülürüz. Yemekten sonra onu çöpe atmak yerine yine kendi emeğimizle biraz efor harcamayı göze alarak özenle yıkar, güvenli bir rafa kaldırırız. Ev kültüründe sevdiklerimiz için emek harcar, zor zamanlarında yanında oluruz. Onları kırmaktan hoşlanmayız. Zor günlerinde tıpkı bir tabağı yıkayıp yerine kaldırmak gibi ona değer verir iyi gelmek isteriz. Daha faydalısını ve iyisini değil onu isteriz.
• Fast food sistemi hıza vurgu yaptığı için malzemeler ve dekorlar da gayet tek tip ve pratiktir.
Daha konforsuz sandalyeler tercih edilir. Gelen müşteriler de bu durumdan etkilenerek bir an önce yemeğini yiyip ayrılmak için adeta acele ederler. Fastfoodlaşmış ilişkilerde de insanlar birbirlerine pek vakit ayıramazlar. Patronlar,ebeveynler,eşler vb. giderayak daima sonuç odaklı: ’’Ne söyleyeceksen söyle, çok işim var ve sana ayırabileceğim vaktim yok.’’ hissini verirler.
Oysa geleneksel sofra kültürümüzde sohbet için adeta ortam hazırlanır. En güzel sohbetler akşam yemeğinde birliktelikler içinde uzun uzun edilir. Sonra koltuğa geçilir çay kahveyle hoş sohbete devam edilir. İşte bu can cana bir kültürdür.
• Fast food restoranlarında faydacı pazarlama stratejisigörülür. ‘’Büyük boy MC hamburger, büyük boy MC kola sadece şu kadar..’’
Müşteriler ürünlerin maliyetini göremezken yedikleri şeyin içeriğini de pek merak etmezler. Çünkü ucuza büyük bir doyum kampanyası satın alırlar. İnsan ilişkilerinde de bu izler görülebilir. ‘’Beni ucuza doyursun, benden çok bir şey beklemesin ne olursa olsun, böylesi daha kârlı’’ Halbuki MC’leşmeyen insan ilişkilerinde karşımızdaki insanları kendileri oldukları için biricik addeder zaten onlara bir değer biçemeyiz. Ve o insanlar için verdiğimiz emekler bize zor değil aksine çok anlamlı ve değerli gelir. Hatta kendimizden onlara bir şeyler vermek isteriz.
• Fastfood restoranlarında size sunulan belirli bir menünün dışına çıkamazsınız. Bir hamburger paketini verildiği gibi alırsınız. İçeriği stabil ve bellidir.
Halbuki evde yapılan yemekleri siz düzenlersiniz: acılı, acısız,nar ekşili, dereotlu… Canınızın istediği yemeği istediğiniz gibi oluşturur, süsler ve tüketirsiniz. Zahmetlidir ama üzerinde sizin özgür imzanız vardır. Fastfoodlaşmış ilişkilerde de yaratıcılık, problem çözme ve tatmin olma konusunda isteksizlik görülebilir. Çünkü denemek ve farklılaşmaktansa faydasız dahi olsa problemin stabil kalıpta oluşturulan eski bir çözümü zaten vardır. Özgünlük ve yeniliğe yer yoktur.
• Fast food ürünlerde menünün tadı her zaman istediğiniz gibidir. Risk yoktur. Ne sipariş ederseniz o gelir. Sürprizlere fırsat tanınmaz. Mekanik kontrol üst düzeydedir.
Oysa hayat, acı veya tatlı sürprizlerle doludur. Her şey her an yolunda gitmeyebilir. MC kültürünü benimsemiş kişi ise hayattaki sürprizlerden hiç hoşlanmaz. Mekanik ve üst düzey bir kontrol ona kendisini rahat hissettirir.Evde yapılan yemeklerde ise uğraştığınız pilav bazen birazcık lapa olabilir, çorbanın tuzu az gelebilir… Bazen denersiniz ve neyi yapmanız-yapmamanız gerektiğini denedikten sonra görürsünüz. Bir dahaki yemeğe neyi nasıl yapacağınızı planlarsınız. Hatta sevdiğiniz insanlarla birlikte hatalı bir yemek yaptıysanız birlikte küçük bir hatayı paylaşmış olursunuz ve bir dahaki yemeğe o hatayı düzeltmek için neler yapabileceğinizi belki biraz espri diliyle konuşursunuz. Bir hatayı birlikte tolere etmek az şey midir?
Fast food kültürü, rasyonellik ve işlevsellikle hareket eder. Ancak fazla rasyonellik, özgürlüğü ve hayatın renklerini tehtid eder. (Rietzer,2016)
Yediklerimiz, içtiklerimiz bizi dönüştürürken bir yandan da kimliğimizi belirler. Dolayısıyla yemek yalnızca kişisel bir seçim değildir. Zira sıklıkla tercih edilen fastfood besleme biçimi, doğayı, suyu, toprağı, hayvanları, çocukları, sağlığı, aileyi toplumu ve kültürü etkilemektedir. ‘’Ne yersen o’sun’’ (Karhan, 2018) derler.
Emek vererek, tadını çıkartarak, fark ederek ve keşfederek güzelleştirilen yollara.. Bir yere varmanın yanında yolun kendisini tanıyanlara, anlayanlara ve sevenlere…
• Talas, M., & Kaya, Y. (2007). KüreselleşmeninKültürel Sonuçları. TÜBAR-XXII, 149-159.
• Karhan, J. (2018). Fastfood İmparatorluğununZihniyetini Ritzer'in ''MCDonaldslaşma'' KavramıÜzerinden Okumak. Bingöl Üniversitesi Sosyal ilimlerEnstitüsü Dergisi, 8(16).
• Sayar, K. (n.d.). İnsana Dair. Retrieved from kemalsayar.com: https://kemalsayar.com/insana-dair/kuresellesmenin-psikolojik-boyutlari
Okunma Sayısı: 1320
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.