post-thumb

BİR TEMAS HARİKASI: DUYGUSAL TEMAS


Yüzyıllardır fiziksel temasın bizlere kendimizi ne kadar iyi hissettirdiği bilinir. Bebeklikle birlikte başlar ve yaşam boyu karşılanması gereken bir ihtiyacımız haline gelir. Temasla birlikte salgılanan endorfin ve oksitosinin fiziksel ve duygusal acıları iyileştirmede ağrı kesici etkisi gösterdiği pek çok çalışmada dile getirilmiştir. İnsan, genellikle hem almak hem de vermek istemektedir ve söylediğimiz gibi temas ihtiyacı da tam burada doğmaktadır. 

Peki, yaşamın bu denli içindeki temas, yalnızca fiziksel olarak mı algılanmalıdır?  
Elbette hayır. İnsanlara fiziksel temasın yanı sıra duygusal olarak da temas edebiliriz. Duygusal olarak temas edebilmek ise tüm insani ilişkilerin en önemli kilit noktalarındandır. Sevdiklerine yönelik fiziksel teması pek çok kişi kolaylıkla gerçekleştirirken duygusal temas daha özel bir emek istemektedir.
Psikolojik danışma kuramlarından Transaksiyonel Analiz” ,doğan her insanın ilişkisel temas ihtiyaçlarının bulunduğunu ve bu ihtiyaçları karşılandığında yaşamdan doyum aldığını belirtir. Kurama göre her insan, başka insanlardan bu temasları alabilmek için çabalar.



DUYGUSAL TEMASIN SEKİZ BAŞLIĞI

1.Güvenlik: İnsan ilişkileri içinde kendini güvende hissetmektir. ‘’Bu kişi- bu çevre bana zarar vermeyecek’’ inancıdır. Herhangi bir şeyden korkan birine koruma ve güven sağlamaktır. Kendimizi güvende hissettiğimiz yerde kalkanlarımızı, kılıçlarımızı indirir; zırhımızı çıkartmaya cesaret edebiliriz. Güvenlik, seçenekler sunabilmektir: Sana şu mu iyi gelir yoksa bu mu? diyerek karşıdan gelecek yanıtı saygıyla kabul etmektir. Temasta olduğumuz kişilerle kurulacak bağın anahtarıdır. ‘’Sana derdimi anlatmak elimde bomba tutmak gibi’’ diyen biri o ilişkide kendini hiç güvende hissetmemektedir.  Güven hissedilmemesi ise kağıttan gemileri suda yüzdürmek gibidir.

2.Değer Verme: İnsanlar ihtiyaçlarına göre hareket ederler ancak bazen bu davranışlar karmaşık bir yol haline gelebilir; çevre tarafından tuhaf ve kötü bulunabilir. İşte bu noktada kişiye ‘’Davranışlarının ve hissettiğin şeylerin mutlaka bir amacı var.’’ diyebilmek ona değer verme metoduyla temas etmektir. Yaşına bakmaksızın onu ciddiye almaktır. Yapılanları onaylamasanız da ‘’Senin için bunun bir anlamı var.’’ diyebilmektir. Bu durum yapılan davranışı doğru ve haklı bulmak demek değildir. Bireyi kendi yaşantısı içinde anlayarak ona kendisini değersiz hissettirmemektir. Örneğin yeme bozukluklarını, agresyon sorunlarını ve istifçiliği onaylamasak da anlayabilmek gibidir.

3.Varlığı Kabul İhtiyacı: Herkes zaman zaman yaslanabileceği, güç ve destek alabileceği, erdemli birilerine ihtiyaç duyar. Güç alınan bu kişiler tarafından onaylanmak, kabul edilmek ve görülmek ister ancak bu koşulsuz, tutarlı, güvenilir insanın da bizi olduğumuz gibi isteyerek kabul etmesi önemlidir. Sıkılmadan dinlemek, zaman ayırmak, randevulara sadık kalmak, güvenilir olmak, hata sonucunda özür dileyebilmek, desteklemek, geçmişte veya gelecekte değil şimdi de olmak bireylerin varlığı kabul ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

4.Paylaşılmış Deneyim: Kendini sizin yerinize koyabilen ve sizi anlayan insanlarla giderilir. İnsanların size benzeyen yaşantılarının olması sizi rahat hissettirirBizimle aynı yoldan geçmiş ve bizi anlayan- anladığımız insanlarla kendimizi rahatlamış hissederiz. Hatta ortak zevk ve hobileri olan insanlar bu nedenle çok daha içten ve samimi olarak anlaşırlar. Ortak olarak zevk alınan hobiyle birlikte uğraşmak, beraberce iyi zaman geçirmek paylaşılmış deneyimden gelen duygusal teması arttırır.

5.Benlik Tanımı ve Farklı Olma İhtiyacı: Kişinin kendisi olabilmesine izin vermektir.  Neyi sevdiğine neyi sevmediğine neyi isteyip istemediğine duyarlı olabilmektir. Kendisi olması için fırsatlar sunmaktır. ‘’Kendin olabilirsin, duygularını hissettiğin gibi ifade edebilirsin, ne yiyeceğine ne kadar yiyeceğine, ne giyeceğine sen karar verebilirsin.’’ diyerek kendine gururla sahip çıkması konusunda teşvik edebilmektir. Başkalarıyla aynılaşmak için yoğunca ısrar etmekten çok insanları farklılıklar içinde keyifle tanımaktır.

6. Etki Yaratma İhtiyacı: Bir şey üzerinde etkinizin olduğunu bilmektir. Eğer etkimiz olmadığını düşünürsek ciddiye alınmamışlık, önemsenmemişlik hissiyle beraber olumlu olumsuz her türlü yola başvurma yetisine sahip oluruz.Etki yaratma ihtiyacı, fark edilme ve dikkate alınma isteğidir.Bir ses verdiğimizde yankısını duyabilmektir. Görülmektir. Sevinç içindeysek sevincimizin kutlanmasını ve paylaşılmasını, heyecanlıysak heyecanımızın yatıştırılmasını isteriz. Öfkemizin ciddiye alınması onunla daha kolay baş etmemizi sağlar. Korkuyorsak korktuğumuz şeye yönelik bize güven verilmesi gerekir.

7. Karşı Tarafın Başlatması/ İnsiyatif Alma: İlişkilerde zaman zaman karşımızdaki insanların adımlarına ihtiyaç duyarız. Bize yönelik bir adım atıldığında kendimizi değerli hissederiz. Kırgın ve ilgi bekleyen bir çocuğa veya içine kapanarak kendini dışlanmış-üzgün hisseden bir insana insiyatif alarak duygusal temasta bulunabiliriz. Bu temaslar sözlü olabileceği gibi güçlü sözsüz temaslarda olabilir.  Üzüldüğünde yanına gitmek, gözlerine ışıltıyla bakmak, elini tutmak… 

8. Sevgiyi ifade etmek: Bu sonuç ise bir emeğin hediyesidir. Hediyelerin en anlamlısıdır. Eğer tüm bu 7 duygusal ihtiyaç karşılanır ve duygusal temas tamamlanırsa kişi kendini fazlasıyla sevilmiş ve canlı hisseder. Ebeveyne, eşe, sevgiliye, çocuklara, arkadaşlara sevgiyi uygun zamanlarda uygun yollarla ifade etmek harika bir yakıttır.
Özetle temas, yalnızca fiziksel değildir. İnsanlara kendilerini güvende, değerli, oldukları gibi kabul edilebilir, sevilebilir, etkili ve insiyatif almaya değer hissettirdiğimizde duygusal olarak temas etmiş oluruz ve somut olmayan bu temaslar sonucunda içi oldukça dolu bir sevgi ifadesiyle karşılaşırız. Bazen de gelen sevgi ifadesi başlı başına diğer 7 duygusal teması zamanla yanında getirebilir.
 
-Bu yazıda, TA uzmanı çok sevgili Güney Erkılıç’ın  TAeğitimlerinin büyük katkılarını mutlaka belirtmeliyim. -
SEVGİLER..
 


Okunma Sayısı:

Fatma ÇOBAN

Fatma ÇOBAN

Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun oldum. Lisans dönemimde Çanakkale Merkez MTAL’nde gözlemci psikolojik danışman, Çanakkale Mehmet Akif Ersoy MTAL’nde ise stajyer psikolojik danışman olarak faaliyetlerde bulundum. Öte yandan Sosyal Yaşam Evleri’nde çocuk ve kadınlara yönelik güçlendirici uygulamalar ve faaliyetler yürüttüm. Bu süreçte psikoloji alanında katıldığım eğitimlerin, seminerlerin ve kişisel gözlemlerimin sonucunda bireydeki önemli oluşumların temelindeki aile etkisini gördüm ve aile sistemleri alanında uzmanlaşmaya karar verdim. Ankara Üniversitesi Disiplinlerarası Aile Danışmanlığı alanında yüksek lisansa başladım. Bu yolculuğumda bir yandan Düzakın Psikoterapi ve Aile Danışma Merkezinde Aile Danışmanlığı stajyerliğini tamamladım. Süpervizyon eğitimimi tamamlayarak programdan uzmanlık alarak mezun oldum. Özel bir kurumda kurum psikolojik danışmanı olarak yer alıyorum. Öte yandan aile ve çocuk alanında özelleştirilmiş yazılar, programlar ve görüşmeler bağlamında çalışıyorum. Her gün yürümekte ve gelişmekte olduğum bu yaşam yolculuğunda Döngü aracılığıyla sizlerin yaşamlarına da koşulsuz bir kabulle dokunmak isterim.

YORUMLAR

YORUM YAP

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.