post-thumb

BÜTÜN SERGİLERİNDE KORKAN RESSAM

Zamanın birinde dünyanın en gerçekçi resimlerini çizen bir ressam varmış. Resimleri o kadar gerçekçiymiş ki resme bakanlar resimdeki kişiyle konuşmaya başlarlarmış. Ressamın şanını duyan ünlü ressamlar bir gün bir teklifle karşısına çıkagelmişler. En iyi çizimlerinin olduğu bir sergi ile karşılarına gelebilir ve çizimlerini beğendirebilirse kendisine özel görsel sanatlar okulu açacaklarmış. Bizim ressam hiç düşünmeden kabul etmiş etmesine ancak aklında binbir türlü tilki dolanıyormuş. “Ya çizimlerim öncekiler kadar güzel olmazsa”, “ya bu kadar emeğim alay konusu olur da ben de rezil olursam”, “ya çizim yapmamı yasaklarlarsa” şeklinde bir sürü düşünce beyninde uçuşmaya başlamış. Düşüncelerini kenara itip çizim yapmaya başlamış, çizimlerini öncekilerden daha titiz bir şekilde yapar olmuş. “Burası olmadı” diyip siliyor ve bir daha çiziyormuş. Zamanı bu denli yıpranmalarla geçmiş. İçerideki konuşmaları duyan eşi odaya geldiğinde kenarda duran ve korkutucu derecede gerçekçi olan tabloları görmüş ve onlarla konuşmaya başlamış. Gerçekliğe döndüğünde eşinin de kendi kendine konuştuğunu fark etmiş. Eşinin omzuna dokunmuş ve: 

-Önceden de bu kadar endişelenirdin ama bu sefer daha yoğun endişeleniyorsun. Her seferinde kötü bir şey olmamasına rağmen neden tekrar tekrar aynı kötü hisleri yaşıyorsun ki? 

Bu cümleleri duyduğunda duraksamış ve düşünmüş ressam. Gerçekten de önceki ufak sergilerinde de hep eli ayağına dolanmış, boğazı düğümlenmişti. Yine böyle düşünceler zihnini kemirmişti ama hiç de beklediği kötü şeyler gerçekleşmezdi. Yine de aynı tas aynı tamam devam edermiş. Sonunda resimlerini bitirebilmiş ve yatağına uzanabilmişti. Uzanmış uzanmasına ama uyku tutmuyormuş. “Acaba beğenecekler mi”, “hatalı bir şey yapar mıyım” diye yine düşünmeye başlamış. Bir sağa bir sola döne döne bir saat geçmiş ve nihayetinde uykuya dalmıştı. Uyandığında kendisini bitkin ve yorgun hissetmiş. Dinç olamadığı için daha da hata yapabileceğini düşünmekten kendini alamamış. Kahvaltısını yapmış, kahvesini içmiş, hazırlanmış ve serginin olacağı yere doğru yürümeye başlamış. Hazırlıkları bitirdiği esnada halk yavaştan sergiye doğru gelmiş. Herkes resimleri inceliyor ancak asla çok fazla yorum yapmıyormuş. Bizim ressam, insanların çizimlerini beğenmediği düşünedursun halk aslında büyük ressamların yorumlarını gölgelememek için kısa kesmeyi tercih ediyormuş. Herkes resimlere hayran hayran bakarken ressamlar içeri adım atmış ve sağdaki ilk resme doğru yürümüşler. O büyük ressamlardan bir tanesi:  

-Biz size resim sergisi açmanızı söyledik, fotoğraf sergisi değil, demiş. Bizim ressam biraz titremeye başlamış ve dili damağına yapışmış bir şekilde: 

-Onlar zaten fotoğraf değiller, sunum ve görsel tekniklerden dolayı canlıymış hissi yaratıyorlar, demiş ve baktıkları çizime bir şişe su dökmüş. Herkes ağızları bir karış havada olan bu olayları izliyormuş. Bizim ressamımız yaptığının çok saçma bir şey olduğunu düşünürken büyük ressamlardan birisi: 

-Buyurun, bu sizin okul açma ruhsatınız. Artık izinizden gidecek bir sürü öğrenciniz olacak, demiş.  

 

Minik masalımızda bahsi geçen rahatsızlığımız olan Sosyal Kaygı Bozukluğu’ndan bahsedeceğim. Biz ruh sağlığı çalışanları olarak kendisine birkaç farklı şekilde hitap etmekteyiz. Kimimiz kendisine Sosyal Anksiyete deriz kimimiz Sosyal Fobi. Her birimizin adının anlamı olduğu gibi Sosyal Fobi’nin de bir anlamı olmalı değil mi? Sosyal Fobi en kısa ve anlaşılır şekliyle, bireyin bir toplulukta bir performans sergilerken yaşadığı aptal görünme, sosyal olarak reddedilme ve utanılacak duruma düşme korkusudur. Masalımızda da geçtiği gibi kişi “ya hata yaparsam ya bu hatalardan dolayı benimle alay ederlerse” tarzı düşüncelerle boğuşur ve yoğun kaygı yaşar. Çoğu bu kaygıların aslında yersiz olduğunun farkında olsa da bir türlü engel olamaz.  


Bu bireyler kafelerde ya da lokantalarda yemek yemekte zorluk çekerler. Sizler için bu durum tuhaf olarak algılansa da onlar bu durumu şöyle düşünürler: “Ya üstüme yemek dökülürse ve insanlar yemek bile yiyemeyen biriyle aynı yerde bulunmak istemeyip beni dışlarlarsa ya da beni rencide ederlerse”. Bu yüzden ya hiç böyle yerlere uğramazlar ya da kendilerini güvende hissettikleri insanlarla bir arada yemek yerler.  

Bir de böyle insanlar sunum ödevlerinde aşırı derecede gergin olurlar. Sıra kendilerine gelene kadar bin bir türlü düşünceyle yorulurlar sunum gününde ise birçok rahatsız edici belirtiler gösterirler. Mesela titrerler, damakları kurur ve çok hızlı konuştuktan bir süre sonra duraksarlar. Bazıları soğuk terler dökmeye başlar, elleri yapışkan bir hal alır. Sınıftaki herkesle göz teması kuramazlar, genelde ya çok yakınlarının gözlerine ya da öğretmenlerinin gözlerine bakarlar. Onun dışında gözleri çoğunlukla sınıf içinde belirli noktalarda gezinir ya da elindeki notlar ile sunumdadır.  

Peki bunca şey niye oluyor? İnsanlar neden bu durumları yaşıyor? Bu konuda birçok görüş bulunmaktadır: 

  1. Psikobiyolojik Model: 

- Doğuştan savunma düzeneği yapısal olarak çok güçlü ise,  

- Doğuştan güvenlik düzeneği yapısal olarak çok zayıf ise,  

- Ebeveyn rolü disiplin yönelimli ise,  

- Ebeveyn rolünde iş birliği yönelimi zayıf ise aşırı sosyal anksiyete gelişebilir.  

 

  1. Öğrenme (Koşullanma) Modelleri: 

Bu kurama göre birey travmatik bir olay yaşar ve zihnine bu olay ile birlikte olaya olan tepkileri de kazınır. Bu olaydan sonra ne zaman benzeri bir durumla karşı karşıya kalırsa aynı otomatik tepkileri vermeye başlar. Öte yandan kişi, başkasının başına gelen travmaya şahit olmuştur ve onun tepkilerini kendi zihnine kopyalar. Böylece ileride böyle bir durumla karşılaştığında çaresiz hissetmektense bu tepkiler ve yöntemleri kullanır.  
 

  1. Bilişsel Model: 

Birey, başkalarına faydalı olma amacı güderken bir yandan da bunu yapabileceğine dair kuşku duymaya başlar. Bu kuşku zamanla kendini kabullenilmiş bir tehlikeye bırakır. Bundan dolayı da bireyler performanslarını sergileyecekleri bir ortama girdiklerinde, (1) beceriksiz ve kabul görmeyecek biçimde davranacakları tehlikesi ile karşı karşıya olduklarına, (2) bu davranışlarının reddedilme, değer ve sosyal mevki kaybına neden olacak bir felaketle sonuçlanacağına inanmaktadırlar. Birey böyle bir tehdit algıladığında “anksiyete programı” otomatik ve refleks olarak aktive olur ve anksiyetenin somatik ve davranışsal belirtileri algılanan tehlike ve anksiyetenin kaynağı haline gelir. Ortaya çıkan rahatsız edici bedensel belirtiler ve sosyal olarak olumsuz değerlendirme korkularına odaklanma nedeniyle temel sosyal ipuçlarını kaçırırlar. Sosyal fobiklerin olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inaçlarına kanıt bulmak için dikkatlerini seçici olarak olumsuz durumlara yoğunlaştırmalarında anksiyete durumunu arttırmaktadır.  

 

  1. Kendilik Sunumu (Self Presentation) Modeli: 

Sosyal anksiyetenin kendilik sunumu varsayımına göre insanlar şu iki durum birlikte oluşunca sosyal anksiyete yaşarlar: Kişi, (1) diğer insanlar üzerinde iyi izlenim bırakma konusunda özellikle isteklidir, (2) isteği izlenimi elde etme konusunda şüpheleri vardır. Bu iki durumdan herhangi biri olmazsa sosyal anksiyete de gelişmez.  

 

Nelerden kaynaklandığını öğrendik ama bu insanlar bu durumdan nasıl kurtarılır peki? İlaçla veya psikolojik tedaviler uygulanmaktadır. Ben bu yazıda psikolojik tedavilerden Bilişsel ve Davranışçı Tedavilerden bahsedeceğim. 

 

Bilişsel ve Davranışçı Tedaviler  

Bilişselcilere göre kendi davranışları ve başkalarının bu davranışlarını yargılama biçimleri ile ilgili işlevsel olmayan bazı inanışlar mevcuttur. Alıştırma yöntemi hastanın sorununun altında yatan olumsuz inançları değiştirirse etkili olmaktadır. Her hastanın sorununu bilişsel, affektif ve davranış sistemleri bütünü açısından değerlendirmek; üzerine gitme yöntemlerini ve yanlış bilgileri düzeltme sürecini engelleyen davranışların engellenmesi ve bilişsel yanıtların düzeltilmesi, işlevsel olmayan düşünce ve inançların tekrar gözden geçirilmesi, daha gerçekçi ve işlevsel olanların belirlenmesi ve işlevsel inançların desteklenmesi amacıyla kanıtların toplanması bu rahatsızlığa sahip bireylerin sağaltımının sağlanması açısından büyük önem taşır. Sosyal fobisi olan bireylerde genellikle çok fazla yanlış inanış olduğundan dolayı bunların üstüne gidilmesi gerekir. Mesela “ya hata yaparsam” düşüncesinin üstüne gidilerek “ya hatam sonucunda cezalandırılır ya da alay konusu olursam” düşüncesi açığa çıkartılır. Bundan sonra da olası kötü senaryolar üzerinden fikir yürütmeleri yapılır.  Ardından her senaryo derecelendirilir, danışanda hissettirdiği duygular ve olası sonuçları üzerinde tartışmalar yapılır. Son olarak yapılan her tartışmada en son noktaya ulaşılmaya çalışılır ve kişiye aslında büyük bir etkisinin olmadığı fark ettirilir.  
 

Davranışçı yöntemlerde ise işlevsel olmayan inançlarla yüzleştirmeyi amaçlayan alıştırma tekniği uygulanır. Alıştırma tekniğini hızlandırmak amacıyla (1) olumsuz değerlendirmelerle ilişkili uyumsuz davranışların engellenmesi; (2) paradoksal yöntemler ve (3) dikkat ile ilgili yöntemler kullanılmaktadır. Kişi, kaygı yaşadığı durumlara artan düzeylerde maruz bırakılır. Mesela ilk başta 2 kişiye karşı bir iki dakika bir şeyler anlatması istenir, sonrasında ise dakika ve kişi sayısı sistematik olarak arttırılır. Bu esnada, aralarda gevşeme egzersizleri uygulanır ve kişinin sistematik olarak yaşadığı duruma duyarsızlaşması sağlanır.  

 

Sosyal beceri eğitimi: Hatalı düşünce ve inançlarını anlamış ve değiştirmiş, dikkatini sosyal etkileşim yönüne yöneltmiş sosyal fobik kişi, bu etkileşimi başlatıp sürdürebilecek becerilerden yoksun ise tedavi başarılı olmaz.  

 

Kaynakça ve Öneriler: 
 
1. DSM-5'i Kolaylaştıran Klinisyenler için Tanı Rehberi 

3. Heimberg RG, Liebowitz MR, Hope DA, Schneirer FR. (1995) Social phobiaDiagnosisAssesment and Treatment. NY Guiltford Press 

4. Holt CS. Heimberg RG Hope DA. (1992) Avoidant personality disorder and generalized subtype of social phobia. J Abnorm Psychol, 101: 318-325.  

5. Liebowitz MR, Gorman JM, Fyer AL, Klein DF.(1985) Social phobiaReview of neglected anxiety disorderArch Gen Psych, 42: 729-736.  

6. Turner SM, Beidel DC, Cooley MR, et al. (1994) A multicomponent behavioral treatment for social phobiaSocial effectiveness therapyBehav Res Therapy, 32: 381390. 

 

 

 


Okunma Sayısı:

Furkan Sadık Öz

Furkan Sadık Öz

YORUMLAR

YORUM YAP

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.