Dergimiz online ortamda yayın vermeye başladığı 2020 yılından itibaren okurlarına ücretsiz şekilde özgün içerik sunma faaliyetlerini sürdürmektedir.
Döngü Dergi, Bu süreç içerisinde fikirlerini yazıya dökmek, insanlarla paylaşmak isteyen birçok üniversite öğrencisine ekol olmuş, kendi bünyesinde onlarca bilim anlatıcısı yetiştirmiştir.
Döngü Dergi İnternet üzerinden; Misyonumuzda da görebileceğiniz gibi her zaman güncel ve özgün içerikleri bünyesinde barındırmak için durmadan çalışan gönüllü yazarlar ve editörler ile her ay düzenli olarak en az 30 farklı özgün içerik yayınlayan online bir oluşumdur.
Misyon:
Okurlarımıza mümkün olan en güncel ve özgün içerikleri sunmak için çalışıyoruz.
Vizyon:
Okurlarımıza çevrim içi ortamda tamamen ücretsiz bir şekilde Psikoloji, Teknoloji, Bilim, Sanat, Edebiyat alanında her türlü içeriğe ulaşabilecekleri, önce Türkiye'nin sonra Dünya'nın en özgün ve ücretsiz içeriklerini sunacak okur merkezli dergi olmak.
Polonyalı Stalinci lider Jakub Berman Stalin'le beraber olduğu sonu gelmez akşam yemeklerinin birinde misafirlerin, korku içindeki üst düzey davetlilerin ertesi gün tutuklanıp tutuklanmayacaklarını asla bilmediklerini anlatır. Hizmetkarlar dışında akşam yemeklerinde asla kadınlar olmazdı. Bir gün Stalin'de bu hizmetkarlardan birinin yavaş davrandığı hissi uyanmış ve "ne dinliyor bu kadın" demiş. Oysa Berman, bu kadınlarının milyon kere soruşturulmuş görevliler olduğunu belirtir. Stalin, ömrü boyunca kendisine sürekli komplo kurulacağından yakınır ve asla gerçekleşmemiş bu komplolara gereksiz önlemler alırdı. Lenin öldüğü zaman Stalin politbürodaki içlerinde önemli isimlerin de yer aldığı - Troçki ve Buharin gibi- devrimcileri kendisine komplo kurabilme potansiyellerinin olduğu gerekçesiyle öldürttü. Bu olayların en acısı ne yazık ki bu değildi. Ukrayna 1932 yılında planlama tarafından öngörülen buğday miktarını sağlayamadığı için Stalin, köylülerin de kendisine komplo kurduğunu düşünmüş ve Kızıl Ordu'yu Ukrayna'ya yolladı. Adeta halkın ağzındaki buğday tanelerini bile toplattığından ötürü halk toprak yemek zorunda kalmış ve birçok köy çoğu tarih kitabında bahsedilmemiş, yirminci yüzyılın en büyük kıtlığını yaşadığından ötürü haritadan silinmişti.* Yukarıdaki tarihi örnek, paranoid kişilik bozukluğunun en acı verici örneklerinden birisidir. Paranoid kişilik bozukluğunu açıklamadan önce birkaç konuya açıklık kavuşturmakta yarar var. Zaman zaman hepimiz kuşkulanırız, içimizde bazı durumlara karşı endişeler barındırırız ve hatta kimi zamanlar kendimizden geçecek düzeyde derin düşüncelere dalabiliriz. Kendinizden düşünün. Öğrencilik hayatınızda sunum yaparken birilerinin güldüğüne şahit olup "acaba neyi yanlış yaptım" ya da "kesin bir şeyi yanlış yaptım ve bana gülüyorlar" dediğiniz bir an oldu mu? Ne diyeceğiz size, "Tebrikler, siz de üst düzey bir paranoyaksınız, kliniğimize hoş geldiniz!" mi? Tabi ki de hayır. Zaman zaman hepimiz bir şeylerden kuşkulanırız, bu insanlık halidir ancak bizim anlatmak istediğimiz bunları uçlarda ve ya sürekli olarak yaşayanlardır. Şimdi bu bozukluğa sahip bireylere yakından bakabiliriz. Paranoid kişilik bozukluğu DSM-5'i Kolaylaştıran Klinisyenler İçin Tanı Rehberi'nde şöyle tanımlanmıştır: Bu hastalar, pek çok durumda, diğer kişilerin sadakatine ve güvenirliğine inanmazlar. Çünkü diğer insanların kendilerini kandırmak, incitmek veya sömürmek istediklerinden şüphe duyar ve kişisel bilgilerini paylaşmakta tereddüt ederler. Eşin veya partnerin sadakatsizliği ile ilgili temeli olmayan şüpheler ve hatta günlük olaylar ve konuşmaların gizli içeriği olduğu ile ilgili yanlış algılar, kinlenmelerine veya kızgınlıkla verilen ani tepkilere veya bu tür saldırılara yol açabilir. Bütün bu özellikler iki kavram etrafında kendine yer edinir: Güvensizlik ve Katılık. Başkaları tarafından her türlü şiddete, kötü sonuçları olabilecek olaylara açık halde olduklarını düşündüklerinden ötürü derin bir güvensizlik yaşarlar, bu güvensizlik hissi onları aşırı akılcı davranmaya ittiğinden dolayı olumlu duygularını net bir şekilde gösteremezler ve kızgınlık, öfke gibi duyguları da sıkça yaşarlar. Bu durum da onları tamamen iletişime kapalı hale getirir. Kendinizi ifade etmeye çalıştığınız her anda içerisindeki iki üç kelimeyi alır, kendince yontar ve size acı şekilde geri iade eder. Bütün bunlara ek olarak mizahi yönleri de gelişmemiştir, normal konuşmalarınız bile onlar için bir tehdit unsuruyken mizahınızın onlar üzerindeki etkisini düşünün. Bütün bu kuşkular ve gerçek bir dayanağa sahip olmayan endişeler paranoyakların içsel ve dışsal olarak aşırı huzursuz olmasına sebep olur, bu huzursuzluk doğal olarak dışarıya da yansır.
Peki, bu bozukluğa sahip bir insanla nasıl iletişim kurulur bir bakalım:
1. Nedenlerinizi ve niyetlerinizi açıkça belirtin: Onunla iletişim kurabilmenin en iyi yolu yanlış anlamaları minimum düzeyde tutacak biçimde konuşmaktır. Ağzınızdan çıkan hiçbir söz ona koz olarak dönmemelidir. Eleştirmek istediğiniz zaman onun kişiliğini değil davranışlarını eleştirin ve bu davranışların sizde uyandırdığı hisleri açık ve net bir şekilde belirtin. Bir örnek vermek gerekirse "bana haber vermeden hangi arkadaşımla dışarı çıktığımı anneme söylemen beni çok üzdü. Anneme söylemeden önce bunu bana sormanı isterdim" diyebilirsiniz. Onunla konuşurken asla tehditvari konuşmayın, zira geri dönüşü olmayan elim bir yola girmiş olursunuz.
2. Kurallara uyun: Uç noktalara olan hassaslığından ötürü aşırı samimi ya da aşırı soğuk davranmayın. Hatalı davranmamak için özel bir çaba harcamanız gerekiyor ama bunların çoğu aslında olması gereken davranışlar. Mesela onu bekletmeyin, sözünü kesmeyin, arkadaşınıza tanıtırken imalarda bulunmayıp düz bir şekilde tanıtın. Bunların aksi davranışınız onda bir nefret tohumu ekecektir.
3. Düzenli ilişki altın kuraldır: Samimiyeti yoğun olmayan düzenli bir ilişki onlardaki kuşku tohumlarının büyümesini engelleyecektir. Kendi hayatınızdaki iniş çıkışları onlara yansıtmamaya özen gösterin yoksa onların sebebi olarak önce kendisini görecek sonrasında ise bütün oklarıyla size dönecektir. Şunu hiç unutmayın. "Net olun".
4. Çevrenizdekilerle aynı ortamdaysa destek dışarıda aranmalı: Paranoyak insan sizin çevrenizin içindeyse yani aynı kişiyle çevrenizdeki insanlar da birlikteyse size destek olmalarını beklemek mantıklı olmaz. Çünkü bu tarz bozukluğa sahip bireylerle birlikte olmak çoğunlukla yorucu, rahatsız edici ve bazen de tehlikelidir. Sizin maruz kaldığınız duruma çevreniz de maruz kaldığı için enerjileri tükenmiştir ve size enerji vermeleri çok zordur.
Son olarak bütün bunları yaparken siz de bir paranoyak olmayın. Psikoloji literatüründe "paylaşılmış delilik" diye bir kavram vardır. Şizofren bir insanın tedavisini üstlenen bir bakıcı zaman içerisinde halüsinasyonlar görmeye başlar. Tedavi sonlandığında ise zamanla bu halüsinasyonlar kesilir. Siz de kendinizi paranoyak insana gereğinden fazla maruz bırakıp onunla aynı deneyimlere sahip olmayın.
KAYNAKÇA: 1. DSM-5'i Kolaylaştıran Klinisyenler İçin Tanı Rehberi 2.* Zor Kişiliklerle Yaşamak- François Lelord & Christopher André
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.