Tuğba YOLCU
-
Eskiler derler ki,
“Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür.”
“İnsan
hafızası unutmakla illetlenmiştir.”
İnsan belleği,
günümüz imkanları ve teknolojileri ile açıklanamayacak ve yarıştırılamayacak
kadar karmaşık ve güçlüdür. Öyle ki belleğimize kaydetmek istediklerimiz
hakkında bile irade sahibi değilizdir. Beynimiz kendinde güçlü etkiler bırakan
hadiseleri bizim tercihimize kalmaksızın zapteder.
Kendisinde güçlü
tesirleri olmayan ya da duygusal, mantıksal değer taşımayan verileri ise ısrar
ve ikrarlarımıza rağmen rabt altına almakta inkarcıdır. Bu yüzden unutmak
hastalık görülmüştür. Alzeimer, amnezi… bellekle ilgili bugün bilinen, yakınılan
hastalıklar iken hatırlamanın bir kaydı tutulamadığı için hastalığı da tespit
edilemiyor. Hatırlamak, her şeyi hatırlamak unutmaktan beterdir. Unutmak, tıpkı
ölüm gibi. Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir.[1]
Unutanlar da unutmayı bilmez. Unutmak, hatırlayan içindir. Aslında unutan değil
hatırlayan hastadır, hastalanır.
Afetler, krizler,
kayıplar, ölümler, acılar…
ruhumuzun mihengi
aşklar…
ciğerimizi delip
geçen gözler…
kalbimizi
avuçlarımıza aldıran sözler…
bir lahza
sıcaklığı ile bütün ömrümüzü ısıtan eller…
Hatırlamak
hastalıktır. Unutmaksa en büyük telafi. Zaman değildir her şeyin ilacı… Bir bir
bellekten silinmesi her şeyin, tek tedavi. Tıpkı öleceğimizi bile bile
yaşayabildiğimiz gibi.
“İnsan, öleceğini
bile bile
nasıl yaşar?
Ya çıldırır
ya da öleceğini
unutur…”[2]
Unutmanın
telafisi bir kağıt bir kalem,
Hangi silgi silebilir yüreğimizde binbir elem?
İnsan hafızası unutmakla
lütuflandırılmıştır.
Tuğba YOLCU
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.