ÇİFTLİK BANK OLAYININ DAVRANIŞÇI KURAM BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Haberlerde İnsanların, sık sık dolandırıcıların ağına düştüğü, kandırıldıkları, tüm paralarını kaptırdıkları, bankadaki hesaplarının dolandırıcılar tarafından yağmalandığını duyarız. Dolandırıcıların kurbanlarına ulaşmasının pek çok yolu vardır. Bazen telefon ile, bazen e-posta, bazen ise bir televizyon reklamı aracılığıyla irtibata geçilir. Dolandırıcılar, insanları ağına düşürmek, ikna etmek için birçok farklı yönteme başvurur. En çok kullandıkları yöntemlerden birisi, piramit şeması veya saadet zinciri ismi ile bilinen Ponzi oyunudur. Bu dolandırıcılık yöntemi 2016 - 2018 yılları arasında ülkemizde uygulandı. Çiftlik bank olarak isimlendirilen Ponzi oyunu özellikle 2018 yılında ülke gündemini oldukça meşgul etmişti.
Dolandırıcılık, çok genel bir tanımla hileli davranışlarla karşısındakini kandırarak menfaat temin etme anlamına gelmektedir. Dolandırıcılık suçunun en temel özelliği, failin sahip olduğu kurnazlık, plan yapma, uyum sağlama ve ikna kabiliyeti ile mağdurların tecrübesizliğini, dikkatsizliğini ve kolay yoldan para kazanma hırsını kullanarak gelir elde etmesidir (Bilen, 2012: s.6). Oyun üzerinden belli saatlerde alarm kurup hayvan besleyen depo büyüten insanlar vardı. Mouse ile tıklayınca oyunda beslediği hayvanın gerçek hayattaki karşılığını hiç düşünmeden tıklayınca gece geç saatlerde dâhi gerçek bir tavuğun beslendiğine inandıran motivasyonu nasıl sağladılar? Dolandırıcıların insanları istedikleri şekilde davranmalarını sağlamaları bir nevi motive etmeleri gerekir. Motivasyon veya güdüler insanları yerinden kaldırarak onları harekete geçiren, onların bir şeyler yapmalarını sağlayan nedenlerdir. Tüm insan davranışların kökeninde güdü etkin bir rol alır. Güdülerin temelinde ise ihtiyaçlar bulunur. İhtiyaçlar ise herhangi bir durumda hissedilen psikolojik veya fizyolojik eksiklik veya mahrum kalma hissinden kaynaklanmaktadır.
Sık sık dolandırıcılık olayları yaşansa bile insanlar yaşananları çok çabuk unutmakta ve yeni dolandırıcılık girişimi ile karşılaştıklarında önceki vakaları, yaşanan olayları unutmaktadırlar. Ponzi oyunlarının her çöküşünde bazen oyunun kurucusu bazen de yeterli tedbirleri almadığı için devlet kurumları suçlandı. Sisteme para yatıranlar ise genellikle “mağdur” veya “kurban” olarak anıldılar.
Davranışçı yaklaşım insan davranışını tamamen refleksler, uyarıcı tepki bağı ve pekiştirecin etkisi ile açıklar. Burada en önemli şey uyarıcı tepki ikileminin sıklığıdır. Her ne kadar pekiştireçler bir uyarıcı sayesinde belli bir hareketin tekrarlanma sıklığını arttırsa da direkt olarak öğrenmeye etki etmemektedir. Sisteme girenlerin kazanmaya başladıkları kolay paraları gören başka kurbanlar da oyuna girer ve kurbanların verdiği aşırı tepki, balon yatırımın gittikçe değerlenmesine neden olur. Ponzi oyununda kazanılan ilk paralar sistemin güvenli olduğuna daha fazla para kazanabileceklerine inandırmıştır kurbanları.
Pekiştireci uyarıcının izlediği tepkiler tekrarlanma eğiliminde olur. Bu uyarıcılar yani yatırımlar sonrası kazandıkları para, edimsel davranışın meydana gelmesini sıklaştırmış ve insanlarda sisteme güven duymayı arttırmıştır. Kişiler ilk başta dolandırıldıklarını öğrenmelerine rağmen inanmamış, hayır o da dolandırılmıştır demişlerdir. Bu durumda öğrenilen davranışın hâlâ sönmediğini söyleyebiliriz. Pekiştireçlerin yani kazandıkları kolay paraların onlara artık gelmemesi durumda bir süre sonra bu davranışları sönecek ve durumun farkında olacaklardır. Ancak bazı durumlarda kendiliğinden geri gelme yaşanabilmektedir bunun için herhangi bir uyarıcı veya pekiştireç olmasına gerek yoktur.
“Bu ülkenin büyük bir çoğunluğu asgari ücret alıyor ve ömürleri sadece ve sadece çalışarak geçiyor, hiçbir sosyal faaliyeti yok. Çalışmadığı gün aç kaldı, bitti, ertesi gün bu insanın cebinde para olmayacak. Benim yıllık iznim yok, ayda sadece iki Pazar tatil yapıyorum, hiçbir resmi, dini tatilim yok. Bir kez olsun ailemi alıp yemeğe götüremiyorum, böyle bir yaşam olabilir mi? Bizi Çiftlik Bank’a iten kolay para arzusu değil, devlet. İnsanlar başının çaresine bakmaya mecbur bırakıldı.”
Guthrie'ye göre güdüler bir amaca ulaşıncaya kadar organizmayı hareket halinde tutan uyarıcıları sağlar. Ödül ve cezanın öğrenmeye dolaylı bir etkisi vardır. Yukarıdaki mağdur ifadesinde göreceğimiz üzere sistemin oldukça kazançlı olduğu bilinçli olarak insanlara öğretildi. Her ay ana paralarının üzerine eklenen yeni paralar pekiştireç görevi görüp insanların daha çok yatırım yapmasına zemin hazırlamış oldu. Az zahmet, az sermaye ile yüksek ödül vaad edildi. Bu ödüle ulaşmak isteyen kişiler sisteme ilk başta ufak yatırımlar yaparak bir nevi sistemi denemek istediler. Günlük olarak sözde kâr ettikleri meblağları alan kişiler çıkmak istediklerinde ödülden mahrum kalacakları endişesi ile daha fazla yatırım yapmaya devam etti. Bu aşamada pekiştireç olarak aldıkları aylık maddi dönütler sayesinde sistemin güvenli olduğunu öğrenip, yakınlarına sistem bahsederek onların da sisteme dahil olmasını sağladı. Tüm davranışlar çevre ile etkileşim yoluyla öğrenilir.
"Mehmet Aydın maşa olarak kullanıldı. Ne bu sistemi yürütmek ne de bu kadar parayla kaçmak onun yapabileceği bir şey değil. Bu kadar para bende olsa beni iki adım hareket bile ettirmezler. Yani biz dolandırıldık ama Mehmet Aydın tarafından değil, çok daha büyük bir yapı tarafından."
Deneyimler son derece önemlidir. İnsan yeni bilgileri deneyimleriyle edinir; başka bir ifadeyle, bir şeyler yaparak öğrenir. Ne kadar karmaşık olursa olsun, tüm davranışlar basit bir etki-tepki ilişkisine indirgenebilir. Kişilerin Mehmet Aydın tarafından dolandırılmadıklarını düşünüyor olma nedenleri, güvenilir devlet modelini ile açıklanabilir. Kişiler böylesine bir suçun herkesin gözü önünde yapılma ihtimalinin olmadığını çevresel etmenler tarafından öğrenmişlerdir. Ayrıca pekiştireçler ile öğrendikleri güven duyma davranışı, suçu farklı yerlerde aramalarına neden olmaktadır. Davranışları şekillendiren şey çevresel etkenlerdir. Çiftlik bankta yatırımcı olan mağdurlar genellikle bu oluşumdan güvendikleri bir akrabaları veya arkadaşları tarafından haberdar olmuşlardır. Ayrıca toplumda rol model olduğu varsayılan bir çok ünlü kişinin televizyon reklamları aracılığı ile sistemden bahsetmesi kişilere bu oluşumun güvenli olduğunu öğretmiştir.
"Engin Eri, geçmişte özel bir şirkette güvenlik görevlisi imiş ama 6 aydır işsiz. Çiftlik Bank’a 15 bin lira kaptırmış. Ama o hala, Çiftlik Bank tarafından dolandırıldığına inanmıyor. “Çünkü”, diyor, “Ben o çocuğun tipine bakıyorum, gerçekten gariban büyümüş, bizden gelmiş, içimizden biri! Mütevazi bir çocuk. Şirketler açılırken nasıl hevesle el çırpıyor, nasıl gözleri parlıyor görmediniz mi? Ben o zavallı çocuğun dolandırıcı olduğuna inanmıyorum, kimse beni inandıramaz.”
Watson davranışın kalıtımsal olmayıp insanın çocukluğundan beri çevresindeki belli uyarıcılar ile belli tepkilerin birleşmesi sonucunda uyarıcı tepki bağının birbiri üzerine şartlanma yoluyla inşa edilmesi sonucu gerçekleştiğini söyler. Kişilerin dolandırıldıklarını öğrenmelerine karşın Mehmet Aydın adlı kişinin bunu yapamayacak birisi olduğunu söylemesi davranışçı yaklaşıma göre açıklamak için Yukarıda alıntılanan mağdur ifadesine bakalım görüleceği gibi bu örnekte toplumsal süreçler devreye giriyor. Türk kültüründe Anadolu insanı dürüsttür bu öğrenme tamamen çevresel koşullarla tüm topluma yayılmış bir vaziyettedir. Bugün herhangi bir büyük şehirde daha önce Anadolu insanı ile muhattap olmamış birine dahi sorsanız size bu ifade ile karşılık verecektir. İçimizden birisi ifadesi klâsik koşullanmada yer alan genelleme ile açıklanabilir. Mazlum gibi görünmesi toplum içine çıktığında pahalı kıyafetler yerine sıradan insanlar gibi giyiniyor olması onun da kendileri gibi olduğuna inandırmış ve genelleme yaparak mahsum olabileceğine insanları inandırmıştır. Bu noktada İnsanlar görüşlerine karşı tutucu davranıp yeni bilgiyi kabul etmeden önceki görüş ve öngörülerine bağlı kaldılar.
Ayrıca dini duyguları kullanarak insanların güvenlerini sağladılar. Çiftliklerin açılışında kurban kesmeleri müslüman olduklarını göstermeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Bu sayede müslüman kişi güvenilir kişidir, hak yemez, kandırmaz gibi çevresel öğrenme pekiştirilmiş ve sisteme olan güvenleri arttırmak hedeflenmiştir. Ayrıca iletişim ve propaganda bu oyunun kurucuları tarafından titizlikle hazırlanmış ve kullanılmıştır. Bunu yayınlanan tüm televizyon reklamlarında görmek mümkündür. Keza Atatürk'ün halka sesleniş videosunu kullandılar, keza parası yetmediği için gıda ihtiyacını karşılayamayan halktan birini kullandılar. Tüm reklamları incelediğimizde varılacak nokta şudur ki fizyolojik ihtiyaçları, milli menfaatleri, kişisel çıkarları kullanarak Maslow'un ihtiyaçlar piramidini tamamlamaya çalıştığını görürüz. Parası olmadığı için sucuk alamayan daha sonra uygulama üstünden bedavaya sucuğu alan kadın figürü fizyolojik ihtiyaçları, yaşlı bir çiftçinin torununa öğüt verdiği reklamda güvenliği, neredeyse her reklamda aile figürü olması Sevgi/ait olma, toplantıya geç kalan beyaz yakalı birinin köy hayatı hayali kurarak oyunu oynuyor olması saygınlık, bir kadının ekrana çıkıp hadi sizde bizim ürünleri tanıtmak için video hazırlayın yayınlayalım demesi kendini gerçekleştirme olarak karşımıza çıkmakta ve ihtiyaçlar piramidini tamamlamaktadır. Tüm bu uyarıcılara maruz kalan kurbanların uyarıcı tepki bağı gittikçe kuvvetlenmiştir ve dolandırılmış oldukları gerçeğini kabullenmemelerine neden olmuştur.
Okunma Sayısı: 886
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.