Dergimiz online ortamda yayın vermeye başladığı 2020 yılından itibaren okurlarına ücretsiz şekilde özgün içerik sunma faaliyetlerini sürdürmektedir.
Döngü Dergi, Bu süreç içerisinde fikirlerini yazıya dökmek, insanlarla paylaşmak isteyen birçok üniversite öğrencisine ekol olmuş, kendi bünyesinde onlarca bilim anlatıcısı yetiştirmiştir.
Döngü Dergi İnternet üzerinden; Misyonumuzda da görebileceğiniz gibi her zaman güncel ve özgün içerikleri bünyesinde barındırmak için durmadan çalışan gönüllü yazarlar ve editörler ile her ay düzenli olarak en az 30 farklı özgün içerik yayınlayan online bir oluşumdur.
Misyon:
Okurlarımıza mümkün olan en güncel ve özgün içerikleri sunmak için çalışıyoruz.
Vizyon:
Okurlarımıza çevrim içi ortamda tamamen ücretsiz bir şekilde Psikoloji, Teknoloji, Bilim, Sanat, Edebiyat alanında her türlü içeriğe ulaşabilecekleri, önce Türkiye'nin sonra Dünya'nın en özgün ve ücretsiz içeriklerini sunacak okur merkezli dergi olmak.
Hikâyeler, hayatlar, görsel ve işitsel şölenler, aksiyon, korku... Bu zamana kadar anlattığım çoğu oyunda -dead cells hariç- bu ögelere dikkat çektik ama Dark Souls serisinde bunların hepsini bir kenara atıp tamamıyla farklı ve birçok oyuncunun korkulu rüyası olan bir kavramla buluşturacağım sizleri: Souls-like. Oynadığınız birçok oyunda zorluk ayarı vardır ve hikâyenin tadına varabilmek adına genellikle normal zorluk seviyesi seçilir. Ancak bu oyunda böyle bir mekanik yok, oyunun zorluğunu sizin oynayışınız ve bilginiz belirliyor. İşte bu tarz bir zorluğu içeren oyunlara da souls-like yani dilimize çevirecek olursak Dark Souls benzeri oyun deniyor. Peki, bu zorluğu biraz daha açalım. "Zorluğu belirleyen bilginizdir" demiştim, ne anlama geldiğini şu şekilde açıklayalım. Dark Souls serisi insanı keşfe iten bir oyun. Silahlarınızı geliştirmek ve öyle savaşa girmek, bu oyunu ilk oynayanlar için mantıklı gelebilir ancak tamamıyla yanıltıcı bir yoldur bu. Çünkü oyunda birden fazla sınıf -büyücü, uzun kılıçlı vb.-bulunmakta ve her sınıfın da aklınıza hayalinize sığamayacak kadar çok eşyası bulunmakta. Tek bir eşya ile ancak belli bir yere zar zor gelebilirsiniz.
Tıpkı silahlarınız ve zırhlarınız gibi karşınıza çıkan yaratıklar da çeşit çeşit. Kimisi ateşten etkilenebilirken kimisi ateşle beslenir, kimisi buzlu bir silah ile büyük oranda hasar alabilirken kimisi için bu silahın hasarı bir anlam ifade etmeyebilir. Ya da karşınızdaki rakip çok atikse ona karşı tank zırhlı olmak sizi açık yemek yapabiliyor. Bu durum ise bulunduğunuz ortama göre zırh ve silah seçimi yapma gerekliliğini ortaya koyuyor.
"Tamam, silah işi kolay" diyorsanız yine yanılıyorsunuz çünkü oyun belli oranda rol yapma içeriyor. Yani karakteriniz güç, sağlık, dayanıklılık gibi değerler de içeriyor. Biriken ruhlarınızla -oyunda öldürdüğünüz yaratıkların ruhlarını para olarak kullanıyorsunuz- seviye atlıyor ve bu seviyeden gelen puan ile karakterinizin az önce bahsettiğimiz özelliklerinden istediğiniz birini yükseltebiliyorsunuz. Bu değerlerin ana etkileri dışında yan etkileri de bulunuyor tabi ki. Silahları ya da zırhları kullanabilmeniz için belirli değerlere sahip olmanız gerekiyor, aksi takdirde oyun bunları kullanmanıza müsade etmiyor. Oyunun eşyalar konusundaki tek zorluğu bununla da sınırlı değil. Her eşyanın bir ağırlığı var ve vücudunuzun taşıyabileceği ölçüde eşyayı kuşanabiliyorsunuz. Gücünüz yetmiyorsa yine kullanamıyorsunuz yani.
Dark Souls'u Dark Souls yapan özellikler bunlarla sınırlı değil. Oyun dünyasındaki çoğu insanın belki de en nefret ettiği başka bir sorun daha var. OYUNUN KAYIT SİSTEMİ YOK. "F5 basayım kaydolsun", "zaten otomatik kaydediyor, rahat rahat oynarım" gibi cümleler bu oyun için geçersiz. Hani demiştim ya oyun keşfe dayalı diye. "Bonfire" adını verdikleri bir sistem geliştirmişler. Bunları sizin gidip bulmanız lazım, oyun sizin karşınıza direkt çıkarmıyor. Ama yok kendinize aşırı güveniyorsanız da bölüm sonu canavarını kestikten sonra da karşınıza çıkıyor. Bonfire'ların birçok işlevi var. Mesela canınızı tazelerler, can iksirlerinizi doldururlar, haritanın başka bir yerine ışınlanabilirsiniz (Daha fazla işlevleri de var ancak hepsinden bahsetmeyeceğim, bu yazı sadece oyun tanıtımı içerir.). Bazı durumlarda kullanılmaz olurlar mesela yakınlarınızda düşman varsa ya da savaş içerisindeyseniz. Bir bonfire'ın başına oturduğunuzda etrafınızdaki tüm canavarlar -oyun sonu canavarları ve oyun sonu canavarımsıları hariç- tekrar canlanırlar.
Bonfire mekaniğini de anlattığımıza göre en can alıcı kısmı anlatıp yazıyı sonlandırmanın vakti geldi: Bölüm sonu canavarları. Oyunu belki de Çin işkencesine çeviren en önemli sorun bu. Bölüm sonunda çıkan bu babayiğitlerin saldırı düzenlerine alışmak, canını yarıya indirdim diye sevinirken farklı kombolarla baş başa kalmak bütün oyuncuları çileden çıkarır. Bu dediklerimi yapana kadar zaten birkaç kez ölürsünüz ve baştan başlarsınız canavarı kesmeye. İşin en iç bunaltan kısmı ise hangi bonfire'i yaktığınızdır. Eğer unutkansanız veya kendinize aşırı güvenip bölüm sonu canavarına yakın olan bir bonfire'ı yakmadıysanız geçmiş olsun en son yakılan bonfire'dan başlamak durumundasınız. Peki ne oluyordu bu durumda bir hatırlatalım. Ana canavara gelene kadar kestiğiniz tüm canavarlar yeniden canlanıyordu. Yapabilirseniz koşa koşa yanlarından geçip ana canavara gelebilirsiniz ama yapabilirseniz. Çünkü bazen canavarlar bir anda önünüze çıkıp size öyle bir vuruyor ki toparlanmanız biraz zaman alıyor. Sonuç olarak bu oyun serisi "yok mu beni zorluğuyla delirtecek" diyenler için biçilmiş kaftan. Bazı zamanlar kamera açısı insanın canını sıksa da genel anlamıyla tatmin edici bir oyun serisi. Bonus 1: Kaçtım zannediyorsunuz ama zannetmekle kalıyorsunuz.
Bonus 2: Dark Souls'a 1 saatten fazla maruz kalmak akıl sağlığınız için iyi değildir. 😂
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.