Sizden Gelenler
Sizden gelen yazıları yayınlıyoruz
Gunesli bir sabah yapraklarina dusen su damlalari ile uyandı.Anlaşılan bahçıvan yine çiçekleri suluyordu. Envai çiçekler arasında güne uyanmak ne güzel diye düşündü biran. Yavaşça başını güneşe doğru kaldırdı.yapraklarını tümüyle açmak için kendi sırasını bekledi.
Diğer çiçeklerin susuz kalmaması için tum çiçekler sıra ile açarlardı yapraklarını.bu arada derin derin mis gibi hava ile doldurdu ciğerlerini.Yavaş yavaş yapraklarını açarken bir taraftan gülleri erguvanları leylakaları selâmladı kibarca. Burnuna gelen enfes kokular ile başı dönmek üzereydi. Bulunduğu toprağı çok seviyordu. Komşularının ve arkadaşlarının kendisine karşı davranışlarını hatırladı teker teker.. her biri ayrı bir çiçek soyundan gelen eğitimli çeşitli renklere bezenmiş hepsi birbirinin dilinden anlayan çiçeklerdi. Her çiçek bir diğerinin hakkını gözetir, topraktaki suyu vitamini minerali adaletli bir şekilde paylaşır. Hiçbir çiçek bir diğerini kıskanmazdı.
Kimse benim çiçeğim benim kokum daha güzel diye övünmez hepsi komşusuna en güzel ikramda bulunmanın gayreti içinde olurdu.
Kendi ailesinden aldığı terbiyeyi hatırladı ve tüm mutluluğu ile çiçeklerinin ve kokusunun güzelliklerini etrafa yaymaya başladı. Bulunduğu bahçe her geçen gün daha da guzellesiyordu. Tüm çiçeklerin tek isteği her sabah bu toprakta yeniden yesermekti. Günler günleri kovaladı çiçek tohum olarak toprağa düştü. Aynı toprakta yeşermek ümidiyle beklemeye başladı. Bir seher vakti yanık yanık öten bir kuş sesi geldi kulaklarına .Bu komşusu gülü ziyarete gelen bülbül olmalıydı. Bir an bir sarsıntı hissetti bedeninde.. olan biteni anlamaya çalışırken kendini bülbülün gagasında yükselirken buldu.
Sevdiği topraklar giderek uzaklaşıp bir süre sonra görülmez oldu. Bülbülün ani manevrası sonucu kendini hava boşluğunda süzülürken buldu. Yeniden toprakla buluşmanın sevincini yaşıyordu. Yeni toprağını yeni komşularını tanımak için baharı beklemek zorundaydı. Yerini yadırgamaya baslasa da ön yargısız baharın gelmesini beklemeye koyuldu. Kış boyunca ailesinden ve çicek bahçesinden öğrendiklerini düşünüp durdu. Yeni arkadaşlarını tanımanın sabırsızlığı ile geçirdi tüm kışı... nihayet toprak yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı. Büyük bir gürültü ile uyandı bir sabah. Bağrışmalar çağrışmalar arasında buldu kendini.. küçük bedeni ile an biteni anlamaya çalıştı. Daha henüz toprak altında mücadele başlamıştı. Kimse sırasını beklemiyor önce ben topraktan dışarı çıkacağım diye diğer tohumları ezmeye çalışıyordu.
Sessizce kendi kabuğunda bekledi bekledi veen sona kalınca başını uzattı topraktan dışarı. İste o zaman anladı bir bataklığa düştüğünü. Aradığı tadı vermiyordu bu toprak sazlıklar, yaban otları arasında ara sıra gördüğü güneş ile büyüme mücadelesi verdi. Ne kimsenin dilinden anlıyor ne de kendisi anlaşıyordu. Burada kanunlar güçlüden yanaydı.
Kökleri gelişmiş olan sazlık ve yabani otlar başkalarına hayat şansı dahi tanımıyordu. Eski günlerin ozlemi ile etrafını koklamaya başladı. Ve bunu yaptığına bin pişman oldu. Artık her şey cok eskide kalmıştı. Ve yeni ortamına yaşamak için uyum sağlamak zorundaydı. Arkadaşlarının dillerini öğrenene kadar büyük zorluklar çekti. Bu kadar bağırmak zorunda olduğuna bir türlü anlam veremiyordu. Her kafadan ayrı bir ses kimse kimseyi dinleme gayretinde de bulunmuyordu. Topraktaki besinler zaten azdı. Ve besinlerin büyük bir kısmı gövdesi güçlü olanlar tarafından alınıyordu.
Bu duruma itiraz eden çiçekleri ise çalı ve sarmaşıklar sarıyor ve sesini kısıyorlardı.
Her şeye rağmen bildiklerini anlatmak istedi arkadaş ve komşularına... paylaşmaktan adaletten nezaketten bahsetti uzun uzunnn.. daha önce yaşadığı ve gördüğü güzellikleri anlattı bir bir.. günlerce mis gibi kokulardan rengârenk çiçeklerden bahsedip durdu. Bu bataklığı çiçek bahçesine çevirebiliriz dedi arkadaşlarına. Sazlıklar anlatılanları duydu uzun kulaklarıyla. Ve herkes anlattı birbirine olup biteni.
Akşam çalılıklar ve sazlıklar divanı kuruldu bu yeni gelen yabancı çiçeğin anlattıkları değerlendirildi uzun uzun.. bataklığın ileri gelenleri söz aldılar sırası ile.kimi bu yabancı çiçeğin çocukların ahlakını bozduğundan kimi çiçeğin anlattıklarının hayal ve rüya oldugundan kendilerini kandırılmış hissettiklerinden bahsettiler. Çalılıklar ise çiçeğin anarşi ve kaos çıkarıp düzeni bozmaya çalıştığını anlattılar. Sarmaşıklar çiçeğin soldurulması gerektiğini ileri sürdüler. Sazlıklar besinin adaletli dağıltaması durumunda yeterince büyüyemiyeceklerini ve çiçeğin bataklığı bu zehirli fikirleriyle sararak ele geçirmek istediğini söylediler. Çiçek ölüm fermanının yazılmak üzere olduğunun farkındaydı.
Sabah olduğunda çalı dikeni ve sarmaşıklar çoktan işe koymuşlardı. Her geçen gün etrafı daha çok sarılıyor çalıların dikenini artık teninde hissediyordu. Her doğru bilginin ve yaşanan her güzelliğin her ortamda anlatılmamasi gerektigini anlayınca artık geç olmuştu. "Bazılarına balın zehir olabileceğini" idrak etmişti solarken.
Tüm gücünü kullanarak tohuma dönüştü çiçek ve artık gözü hep yukarıdaydı. Bu bataklığı kendi sahiplerine bırakarak kendisini buradan alıp götürecek bir kuş veya rüzgârı bekleyerek toprağa düştü. Eski dünyasına dönmesi için işi mavi göklere kalmıştı...
İhtiyar...
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.