Dergimiz online ortamda yayın vermeye başladığı 2020 yılından itibaren okurlarına ücretsiz şekilde özgün içerik sunma faaliyetlerini sürdürmektedir.
Döngü Dergi, Bu süreç içerisinde fikirlerini yazıya dökmek, insanlarla paylaşmak isteyen birçok üniversite öğrencisine ekol olmuş, kendi bünyesinde onlarca bilim anlatıcısı yetiştirmiştir.
Döngü Dergi İnternet üzerinden; Misyonumuzda da görebileceğiniz gibi her zaman güncel ve özgün içerikleri bünyesinde barındırmak için durmadan çalışan gönüllü yazarlar ve editörler ile her ay düzenli olarak en az 30 farklı özgün içerik yayınlayan online bir oluşumdur.
Misyon:
Okurlarımıza mümkün olan en güncel ve özgün içerikleri sunmak için çalışıyoruz.
Vizyon:
Okurlarımıza çevrim içi ortamda tamamen ücretsiz bir şekilde Psikoloji, Teknoloji, Bilim, Sanat, Edebiyat alanında her türlü içeriğe ulaşabilecekleri, önce Türkiye'nin sonra Dünya'nın en özgün ve ücretsiz içeriklerini sunacak okur merkezli dergi olmak.
Not: Bu yazı okunan kitaplardan, izlenen dizi, film ve belgesellerden ve gözlemlenen birtakım ailelerden elde edilen izlenimlerden yola çıkılarak yazılmıştır. Dolayısıyla herhangi bir bilimsel dayanağı yoktur ve ona göre değerlendirilmelidir.
"Öğretmene düşen, çocuğun oyuncak silahlar ve kılıçlarla oynayıp üstünlük eğilimini sere serpe açığa vurmasını sağlamak değil ona savaşın gerçek yüzünü göstermek ve tanıtmaktır. Silah ve kılıçlarla oynamak, uygar bir yaşam için gereken hazırlığı oluşturamaz."
Adler bu sözleriyle üstünlük eğilimini derince açarken bizim de bu yazıda değineceğimiz bir konuya giriş yapmış bulunmakta. Çocuğumuza oyuncak seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Bu konuda birçok fikir ve yorum var ve bu fazlalık, çok düşünceli ebeveynlerin kafasını karıştırıyor hâliyle. Şimdi sizlere bu fikirleri teker teker ele alıp bu fikirlerin değerlendirmesini yapacağım:
1. Cinsiyetini çağrıştıran oyuncaklar seçilmeli:
Gelenekçi bir yapının eseri olan bu görüş, toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı sonuçlar doğurabiliyor. Kız çocuğuna bebek, mutfak aletleri vb. oyuncaklar seçilirken erkeklere silah, araba, tamir aletleri vb. seçilir. Evet, cinsiyet ayrımını çok güzel bir şekilde oluşturabiliyor ancak sadece bununla kalmıyor. Yetenekleri, iş ayrımını ve en önemlisi istekleri ve hayalleri de derince ayırıyor. Mesela çocukluğunda mukavvalardan çok güzel oyuncak mobilyalar tasarlayabilen bir kız çocuğuna ailenin tavrı "hadi kızım, bırak bakalım bunları. Sana göre değiller, şu bebeklerle oynayalım" şeklinde olursa hem çocuğun yeteneğini köreltmiş olur hem de çocuğun zihnine "kızlar bunu yapmaz/yapamaz" imajını yerleştirmiş olur. Yapabileceklerinin kısıtlamasını yetenekleri, becerileri, öğrenme kapasitesi oluşturacakken ebeveynlerin ve geleneğin dayatması oluşturur. Bu da ilerleyen yıllarda şunlara sebep olur;
a. Zoraki Ebeveynlik: Normal şartlarda çocuk, yetişkinliğe geçtiğinde ortalama bir ebeveyn rolüne sahip olabilecekken aile ve toplum baskısından ötürü hiç beklemediği yaşlarda -çocuk gelinler ve yetişkin olup yine de hazır olmayanlar kastedilmiştir- bu role zorlanır. Bunun olumsuz bir etkisi de kendisinin yaşayamadığı çocukluğu kendi çocuğuna da aynı oranda yaşatamamasıdır. Farkındalık oluşana kadar da bu kısır döngü nesillerce devam eder.
b. Parazitik Fikir: Ailesinin seçimleriyle şekillenmiş bir çocuk, yetişkinliğinde de bu fikirleri sürdürme eğilimi gösterir. Zamanla bu fikirler, bireyin kendi fikirlerinin önüne geçeceğinden ötürü kişinin benlik imajı de zedelenmeye başlar. Günler ilerledikçe kişi kendi benliğini yitirir, kendisine yansıtılan ben imajını kendi benliği olarak kabullenmeye başlar.
c. Biçimlendirilmiş Değil Biçilmiş Yetenek Sahibi: Kendine özgü yeteneklerinin biçimlendirilip daha iyi bir düzeye getirmek yerine bu tarz ebeveynler genellikle ya kendi içlerinde ukte kalanları ya da toplumun isteklerini çocuklarına empoze ederler. Bu da çocukların Parazitik Fikir'de olduğu gibi benliğine yabancılaşmasına sebep olur. Aynı zamanda da biçilmiş yeteneğin çocuğu aşırı zorlamasından ötürü çocuk yoğun duygusal tepkiler vermeye başlar. Bu tepkiler çocuklukta tespit edilip çözümlenemezse yetişkinlikte de devam eder ve duygulanım bozukluklarının da temelini oluşturur.
2. Cinsiyetinin karşıtı oyuncaklar seçilmeli:
Günümüz çiftleri ilk çocuklarına sahip oldukları zaman bu yanılgıya düşerler. Bu fikre kapılmalarındaki temel sebep ise ilk maddede bahsettiğimiz görüşün yarattığı sonuçlara şahit olmalarıdır. Travmaya şahitlik eden yarı travmatikler gibidirler. Bir kısmı, onların yaşantılara verdikleri tepkileri içselleştirip bir miktar değişikliğe uğratarak yeni tepkiler geliştirirken bir kısmı ise tamamen zıttı davranış örüntüleri geliştirir. İşte zıttı tepkiler geliştiren ebeveynler, bu maddenin içerisine dâhil edilir. Bu ailelerin yaptıkları gözlemler şu aşamalardan geçer ve sonuca ulaşır:
-Diğer aileler, çocuklarını kendi cinsiyetlerine özgü davranmaları konusunda baskı uyguluyor. -Bu baskılar ise çocukları normal davranış kalıplarının tam tersi yönüne itiyor. -Bu çocuklar, yetişkin oldukları zaman insanlara karşı agresif davranışlar sergiliyor ve toplumun huzurunu kaçırıyor. -O zaman çocuklara bu tür dayatmalar yapmamalıyız ve onlara farklılıkları öğretmeliyiz. -Böylece cinsiyet farklılıkları arasındaki davranış farklılıkları azalmış olacaktır. İlk üç aşamada gayet mantıklı ve tutarlı davranan bu ebeveynler son iki aşamaya geldiklerinde mantık ve tutarlılıklarını yitirmeye başlarlar. Bu kaybı şöyle anlayabiliyoruz: Evet, çocuklarına öz cinsiyetleri yönünde bir dayatma yapmıyorlar ancak çocukluklarında, bu tür dayatmalar yaşadıkları için, bunun tersi yönünde bir zorlama yapmaya başlıyorlar. Öncelikle bebek odalarındaki renkleri değiştiriyorlar, sonrasında oynadıkları oyuncakların türlerinde sayıca değişikliğe gidiyorlar. Bu da çocukta zamanla ister istemez kimlik karmaşasına sebep oluyor. Kendisi bir anda "ben neyim" şeklinde bir içsel sorgulamaya geçmiyor tabi ki. Başlangıçta ailesinin doğrusuyla yetinen çocuk yavaşça başka çevrelere dâhil olduğunda çevresindeki çocuklar bu karmaşayı başlatıyor. Bu başlangıç zaman içerisinde sorgulamaya neden oluyor. Aile eğer anlayışlıysa çocuğuyla bu konuları konuşup karmaşanın daha da ilerlememesi adına bir yol çizebiliyor ancak anlayış sahibi olmayan ailelerde çocuk bu karmaşayı yaşamına yaymaya başlıyor. Henüz cinsel kimliğini edinememiş bir birey, ebeveynlik hayatına adım atmakta zorlanır. Bu zorlantı, çevrenin baskısı ile daha da alevlenir ve birey, içinden çıkamadığı bir bunalıma sürüklenmeye başlar.
3. Her cinsiyetten eşit sayıda oyuncaklar çocuğa sunulmalı:
İçlerinde en ideal olanı budur. Dikkat ettiyseniz "seçilmeli" yerine "sunulmalı" ibaresini kullandım. Bunun anlamı şudur: Oyuncak seçimi çocuğa bırakılmalıdır. Zira o sadece bir çocuk ve çocuklar oyunla öğrenirler. Çocuğa kendini keşfetmesi için fırsat tanıyın ve tıkandığı yerde tıkanıklığı ona yukarıdan bakmadan giderin. Bu sayede çocuğunuz size hem daha fazla saygı duyacak hem de onun kahramanı olmuş olacaksınız. Kahramanı olacaksınız çünkü onu kuklanız gibi görmediğinizi bu sayede kanıtlamış olacaksınız. Her çocuk birçok davranışı taklit eder ve çocukluğunun verdiği canlılıktan ötürü yaptıklarının ne anlama geldiğini ya da geleceğini kestiremez. İşte bundan dolayı oyuncaklarla kurduğu oyunlarda ona katılırken onu yönlendirmemeye özen gösterin. Yanlış bir davranış yapabilir, kızmayın. Bunun neden uygun olmadığını uygun bir dille açıklarsanız çocuk zaten o davranışı yapmaktan vazgeçer.
Unutmayın, siz onun süper kahramanısınız. Saygı duyduğu bir kahramanı incitmek istemezler.
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.