GIRLS DON'T SCREAM
Birinci amacının toplumsal sorunlara dokunmak olduğunu ifade eden İranlı yönetmen Pouran Derakhshandeh’in filmidir. Yönetmenin filmde üzerinde durduğu toplumsal sorun aslında Dünya’yı ilgilendiren önemli bir konu: Çocuk istismarı ve tecavüz…
Düğününe birkaç saat kala fotoğraf çekimi için gelini beklerlerken, gelinliği kanlar içerisinde Shirin’in merdivenlerden inmesiyle film başlıyor. ‘Beyaz gelinliği kana bulanmış gelin’ düğün arifesinde apartman kapıcısını öldürmüş. Hiç kimse neden yaptığını bilmiyor, Shirin de hiçbir şey anlatmıyor. Shirin konuşmadığı için ailesi onu kurtarmak adına uyuşturucu bağımlısı ya da deli olarak göstermek istiyorlar. Avukatı Shirin’i ikna etmek için nişanlısı Amir Ali’yle konuşmasını sağlıyor. Her şeyi anlatacağını söylemesi üzerine zaman gelgitleriyle Shirin’in hikayesi anlatılmaya başlıyor.
Shirin sekiz yaşındayken annesi ve babası işleriyle o kadar meşguller ki onunla ilgilenmiyorlar ve Shirin’i asistanları Murad’a emanet ediyorlar. Başlarda Shirin’in neşeli kahkahaları bizlerinde yüzünü gülümsetiyor. Ama yanlış giden şeyler vardır, yönetmen bunu gerilimli müzikleriyle ya da Murad’ın bakışlarıyla izleticiye hissettiriyor. Shirin’in kahkahaları kesildiğinde yerini korku dolu çığlıklar ve tehditler alıyor. Shirin geceleri uyuyamamaya başlıyor yüzündeki gülümseme endişeli bakışlara dönüşüyor ama kimse bunu görmüyor, kimse fark etmiyor. Öğretmenine anlatmaya çalıştığında acelesi olduğunu söyleyip onu dinlemiyor. Annesine anlatmaya çalıştığında ise annesi onu dinlemek istemiyor sadece ‘sakin ol ben yanındayım’ diyor ama her seferinde iş yoğunluğundan dolayı Shirin’i Murad’a emanet ediyor.
Birkaç yıl sonra o evden taşınıyorlar. Shirin büyüyor ve her şeyi unutmaya çalışıyor. Bunun için gelen ilk evlilik teklifini kabul ediyor ama nişan günü aldığı bir telefonla evden kaçıyor. Hiçbir şeyin değişmediğini düşünen Shirin Amerika’da işi olan bir adamla evlenmeye karar veriyor böylelikle her şeyden kaçabilecekti ama düğün günü intihar ediyor. Amir Ali ile tanıştığında Shirin her şeyin farklı olduğunu biliyordu. Geçmişini unutabilirdi, mutlu olabilirdi çünkü bu sefer aşık olmuştu. Ama düğün günü o kapıcının bir çocuğu taciz ettiğini gördüğünde hiçbir şey yapmadan duramadı. Kimse Shirin’i görmemişti ya da duymamıştı ama Shirin o kızı duydu.
Filmde geçmiş zaman ve şimdiki zaman harmanlanmış bir şekilde izleyiciye sunuluyor. Geçmiş zamanda Shirin’in hikayesini izlerken şimdiki zamanda Shirin’in kıssas edilip idam edilmemesi için avukatının kanıt toplamasını izliyoruz. Taciz edilen küçük kızın evine gittiklerinde, annesi ve babasının mahkemede şahitlik yaptıklarında Shirin’in hayatının kurtulacağını söylediler. Ama onlar saygın bir aile olduklarını eğer şahitlik ederlerse rezil olacaklarını söylediler. Etraflarındaki insanların lafı onlar için o kadar kıymetliydi ki Shirin’in hayatını düşünmediler. Kendi elleriyle ağzımızı kapatan el alemin yine kendi elleriyle ruhlarımızı öldürdüğünü fark etmediler.
Tannaz Tabatabaei’nin bu roldeki oyunculuğu harikulade olduğunu söyleyebilirim. Duyguları izleyiciye geçirmeyi başararak o duyguları bizlere de hissettiriyor. Özellikle mahkeme salonunda yaptığı konuşma hem filmin konusunu özetliyor hem de tüm gerçekleri yüzümüze çarpıyor.
“Ben hiçbir şeyi savunmak istemiyorum. Kimi savunayım? Yürüyen bir cesedi mi? Ben zaten öldüm. 8 yaşındayken öldüm. Ama hiç kimse katilimi aramadı. Hiç kimse… Çünkü kimse beni görmedi. Kimse beni duymadı. Hiç kimse…” Shirin bu sözlerinde çok haklıydı. Yoğun işlerinden dolayı çocuklarını ihmal eden anne babası onu görmedi, anlatmaya çalıştığında öğretmeni onu duymadı. Shirin’in ölen ruhunun katilini kimse aramadı.
Yönetmenin de özellikle üzerinde durduğu nokta ruhların öldürülmesiydi. Malatya Film Festivalindeki verdiği söyleşişiyle asıl amacını şu cümleleriyle açıklıyor. “ Bedensel cinayetleri konuşuyoruz, tartışıyoruz. Ama bedenin fiziksel anlamda yok edilmesine yönelmediği için karanlıkta kalan, üstü örtülen, dillendirilmeyen, dillendirilmekten korkulan ruh cinayetlerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu çok değişik bir durum tabii ki.Ve maalesef ruhun katledilmesinin yarattığı sorunları kimse düşünmüyor.”
Bu gibi durumlarda kurbanlar daha çok kadınlar ve çocuklar oluyor. Ağızları kapatılan, susturulan çocukların seslerini dinleyin, endişeli bakışlarını görün ve ruhları öldürülmeden onları fark edin.
Film ile ilgili daha çok bilgi edinmek isterseniz Malatya Film Festivalinde yönetmen Pouran Derakhshandeh’in Güler Hazar ile “Burada Film Çelmek İsterdim” adlı söyleşisini okuyabilirsiniz.
Okunma Sayısı: 1103
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.