HOWL'S MOVING CASTLE (YÜRÜYEN ŞATO)
Howl’s Moving Castle filmi aynı isme sahip olan Diana Wyne Jones’un kitabından uyarlanmıştır. Animasyon filmlerinin en çok tercih edilen yönetmeni Hayao Miyazaki’nin yorumlarıyla izleyiciye sunulmuştur. 2004 yılında vizyona giren animasyon filminde Japon kültürünün birçok esintisini görmekteyiz. Howl’un İngilizce seslendirmesini ise çoğu filmlerden tanıdığımız Christian Bale yapmıştır. Miyazaki’nin kendine özgü dünyasında izlediğimiz bu filminde gösterilen fantastik dünya ve kullanılan görsellik animasyon filminin keyfini çıkarmamızı sağlıyor.
Film üvey annesinin şapka dükkanında çalışan Sophie’nin bir cadı tarafından lanetlenip genç ruhunun yaşlı bir bedenin arkasında saklanmasıyla başlıyor. Yaşlı bir kadına dönüşen Sophie artık daha cesur davranıyor çünkü kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünüyor. Yaşadığı kimlik krizlerini birçok sahnede değişen görünümü ile fark ediyoruz. Uyuduğu zamanlar ya da gerçek dünyanın sorunlarından uzaklaştıkları her anda Sophie daha da gençleşiyor. Fakat ne zaman gerçek dünyadaki sorunlara odaklansalar Sophie tekrar yaşlı bedeninin arkasına saklanıyor. Bunu Sophie’nin savunma mekanizması olarak düşünebiliriz. Yaşlı bedeninin sorumluluklarından korkup saklandığı güvenli bir alan olduğunu söyleyebiliriz.
Üzerindeki laneti kaldırmak için Howl’u bulmaya başlamasıyla Sophie’nin macerası başlıyor. Howl’un şatosunda temizlikçi olarak çalışmaya başlıyor. Sophie aynı çatı altında Markl, Howl, Calcifer ve kendisini lanetleyen cadı ile yaşamaya başlıyor. Sophie’nin iyi niyeti sayesinde birbirinden farklı ama aynı sorunlara sahip bu karakterler birbirine tutunuyor. Her birinin kendini bulma öyküsü Sophie’nin etrafında dönüyor. Aynı sorunlara sahip karakterleri bir çatı altına toplayan Miyazaki karakterlerin gerçek ruhlarını bulmalarını sağlıyor.
Miyazaki’nin diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de güçlü kadın imgesini görmekteyiz. Güçlü kadın karakterleri seven Miyazaki aynı zamanda bu karakteri başrollerinde kullanmayı tercih ediyor. Bunun yanı sıra iyi ve kötünün net ayrımını filmlerinde kullanmıyor. İyi karakterler ile kötü karakterler birbiriyle iç içe geçmiş şekilde yansıtılıyor. Her iyiliğin içerisinde bir kötülük, her kötülüğün içerisinde bir iyilik olduğu bu filmle büyülü bir şekilde gösteriliyor. Bununla birlikte dış görünüşün önemsiz olmasının vurgulanması günümüz dünyası için güzel bir mesaj oluşturuyor. Görünüşün hiçbir öneminin olmaması asıl önemli olanın dış görünüşün ötesinde insanın içinde ne olduğuyla ilgilenmesi izleyicilerden beğenileri topluyor.
Miyazaki’nin filmlerinin en güzel yanı filmleriyle insanlara gösterdiği gerçekler oluyor. Yürüyen Şato filminde ise birçok temel konuya değiniyor. En önemlisi ise savaşların mantıksız olduğunu ve hiçbir savaşın savaşmaya değer olmadığını göstermesidir. II. Dünya savaşı sıralarında Japonya’nın maruz kaldığı hava saldırılarının benzerlerini gördüğümüz filmde yaşanılan savaşın gerçek sebebini anlayamıyoruz. Howl’un bu savaşa karşı verdiği mücadeleyi ise nefeslerimizi tutarak izliyoruz. Çünkü her savaştan döndüğünde Howl biraz daha kendi olmaktan uzaklaşıyor.
Son olarak Miyazaki verdiği mesajların yanında filmlerinin belki de en çekici kısmı karakterlerini elle çizmeyi tercih etmesidir. Animasyonlarının çok az bir kısmını bilgisayar çizimi olması Miyazaki’ye olan ilgiyi arttırıyor. Animasyon filmlerini izlemeyi seviyorsanız Hayao Miyazaki sizin için kaçınılmaz bir tercih olacaktır.
Okunma Sayısı: 4339
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.