Nurdan Kıyar
İnönü Üniversitesi - Okul Öncesi Öğretmenliği
MOMO –
Michael Ende
“Zaman
yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir.”
Michael Andreas Helmuth Ende, Alman fantastik çocuk kitapları
yazarı. Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz yazar dili ve kurgusu
yönünden kitaplarını düzey olarak 7’den 70’e taşıyor. Momo, Bitmeyecek Öykü,
Dilek Şurubu ve asıl başarısını kazandığı Çim Düğme Ve Lokomotifçi Lukas
kitabını eserlerine örnek olarak verebiliriz. Bu analizde ise 2020 yılının en
çok okunan 10 kitabı arasına giren Momo’yu inceleyeceğiz. Bilmeniz gereken bir
çocuk kitabının analizini dahi okuyacaksanız sihirli kaplumbağalara, büyücü
dedelere, duman adamlara, ejderhalara ve hatta hipnoz eden zaman böceklerine
kadar her şeye hazırlıklı olun. Ve bunların altında yatan derin anlamlara.. Hadi
başlayalım!
Momo, 8 yaşlarında bir kız çocuğudur. İnsanlardan uzak harabe
bir yerde yalnız yaşamaktadır. Ama bir gün insanlar onu fark eder ve sorular
sormaya başlar. Fakat Momo ona zarar verirler diye geldiği yeri, nasıl
geldiğini vs söylemez ama onları dinler. İnsanların da asıl ihtiyacı olan
budur. Ve Momo’yu dost edinirler. Sonra her gelen yardım etmeye ve derdini
anlatmaya başlamış. Biraz yoksul bir kasaba olduğundan insanların epey dertleri
de varmış. Daha sonra Momo’ya sıfırdan bir ev inşa etmişler. Biri duvarları
boyamış biri kanepe getirmiş Momo ise sadece dinlemiş. Bıkmadan usanmadan
dinlemiş. Zaten “çok az insan gerçekten iyi bir dinleyicidir” demiş ya Michael
Ende aynen de öyle.
Bir müddet sonra yakın arkadaşları olmuş küçük Momo’nun. Biri tüm
gün etrafı temizleyen çöpçü ihtiyar Beppo diğeri ise büyüyünce zengin olma
hayali kuran, gelen turistlere rehberlik edip uydurduğu hikayelerle onların
ilgisini çeken dalgın yakışıklı Gigi.
Sonra bir gün duman adamlar ortaya çıkmış. Gri takım elbiseli
ve sürekli sigara içen bu adamlar insanlardan her işini çabucak yapmalarını
isteyerek geri kalan zamanlarla kendilerini besliyorlarmış. Yani
insanlardan zaman çalıyorlarmış. Ve bu ilerleyişte insanlar oturup düşünmez
hatta konuşmaz olmuşlar. Bu olayın farkına varan Momo insanlara onları
dinlememelerini ve hayatı tadına vararak yaşamaları gerektiğini anlatır. Ama
Momo anlattıkça duman adamlar daha fazla onları meşgul etmeye ve zamanlarını
çalmaya başlar. Arkadaşları Beppo ve Gigi bile bambaşka hale gelir. Ve artık
kimse Momo’ya gelmez olur. Momo da kaplumbağası Kassiopeia’yı alır ve Zaman
Dede’ye gitmek üzere yola koyulur. Kassiopeia, özel bir hayvandır yaşanacakları
yarım saat öncesinden görür. Ve duman adamların onları takip edeceğini söyler
Momo’ya. Bin tane badire atlattıktan sonra Zaman Dede’nin evine varan Momo onu
yeni icatlarıyla ve duman adamlardan haberdar bir şekilde bulur. Zaman dede ona
acele etmesini ve onunla birlikte zaman yolculuğu yaparak kenti bu durumundan
kurtarmasını ister. Evet yanlış duymadınız zaman makinesi.. Ki size bir bilgi
daha vereyim zaten Zaman Dede’nin de lakabı buradan geliyor zamanda yolculuk
yapan bir alet icat etmiş çünkü. Neyse devam edelim kent işgal altında!
Zaman dede başlamış Momo’ya başına gelecek tehlikeleri ve
savunma yollarını anlatmaya. Zaman tünelinin içi hipnoz eden zaman böcekleriyle
doluymuş ama Momo zekasıyla onları atlatmış ve şehre gelmişler. Şehirde en ufak
umut verici bir şey yokmuş. O kadar gürültülü ve kasvetliymiş ki şehir kimse
kimsenin umrunda bile değilmiş. Her yerde duman varmış ve huzursuzluk hakimmiş.
Ve tüm kapılar kilitliymiş, küçücük bir çiçek veya temiz bir hava bile yokmuş
ortada. Perdesi hafif aralık olan bir evin içine bakmış Momo insanlar siyah bir
kutuyu izleyip hiç konuşmadan duruyorlarmış öylece.
Cansız gibi.
Çünkü Michael Ende’nin dediği gibi : Nasıl gözleriniz görmeye,
kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Ama
onlar algılayamıyordu ve Momo onlar algılayana kadar durmamalıydı. Önde
koşturan Zaman dedeye yetişmek için adımlarını hızlandırdı. Çünkü duman adamlar
onları takip ediyordu. Gizlene gizlene duman adamların insanlardan çalıp siyah
kutunun içinde biriktirdikleri zamanın saklandığı şirkete gelmişler. Ama kapıda
duman adamlar ve ellerinde hipnoz eden zaman böcekleri varmış. Hemen onlardan
koruyacak gözlükleri takmışlar ve zekalarıyla onları alt etmişler. İçeriye
girdiklerinde bir sürü kutu ve bir sürü anahtar varmış. Ama büyük kutunun
anahtarı değilmiş hiçbiri. Momo birden bu kutuları kaldırmış ve altlarında
saman olduğunu fark etmiş. Ve samanları kazdıkça içlerinden cüceler çıkmış.
Ne o cüce beklemiyor muydunuz? Bu kitapta daha neler var
neler. Ama neyse siz daha da meraklanmadan devam edeyim.
Samanların altından çıkan cüceler meğerse duman adamlar
tarafından hapsedilmiş çünkü onlar da Momo ve Zaman dede gibi onları durdurmak
ve insanları harekete geçirmek istiyormuş. Sonra birlik olmuşlar pek tabii. Ve
bütün kutuları tek tek açıp zamanları serbest bırakmışlar. Böylece duman
adamlar ve zaman böcekleri de teker teker yok olmuş. Çünkü canlı zamanlarla
besleniyorlarmış . Bu tüm olanlardan sonra Zaman Dede ile Momo kentlerine
dönmüşler. Bu defa kenti duman kokularından arınmış ve yerine tertemiz çiçek
kokuları gelmiş halde bulmuşlar. İnsanlar artık gülüyor ve sohbet ediyorlar
hatta birbirlerine ‘’Günaydın’’ diyorlarmış. O günden sonra zaman insanlar için
önemli olmuş, kıymetlenmiş. Momo da tekrar kentinde çocuklarla oynayıp,
gençlerle dertleşmeye başlamış. Momo’nun hayatı da böyle sürüp gitmiş…
İçinizden “vay be” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bir çocuk
kitabından çok daha fazla alt mesaj veriyor bizlere Momo. İşin iyi yanı mıdır
bilmem ama biz bu mesajları zaten biliyoruz. Zamanın akıp giden ve geri
gelmeyen bir nehir olduğunu, bugün gülümseyen çiçeği yarın ölü bulabileceğimizi
hatta hipnoz eden zaman böceklerini bile pek tabi biliyoruz. Ama asıl sorumuz
şu olmalı biz duman adamlara karşı savaşan Momo muyuz yoksa onlara kapılıp
giden Gigi mi? Siyah kutular karşısında sessiz oturan yetişkinler miyiz yoksa
insanlara zamanlarını geri vermek isteyen cüceler mi? Örnekleri uzatabilirim
ama maalesef o kadar detaylı anlatmadım çünkü böyle muhteşem bir kitabı tüm
detaylarıyla siz keşfedin ve yazarın o güzel metaforlarını siz anlayın isterim.
Kapanışı Michael Ende’nin bir sözüyle yapayım siz de kitabı okumadan bu sözü
biraz düşünün :
“An diye bir şey kalmıyor. Ya geçmiş oluyor ya gelecek..”
Keyifli Okumalar J
Gigi yanlış yaptığını anlayarak eski haline döndü. Detaylı öğrenmek için kitabı okumanızı öneririm. Sağlıcakla :)
HAKAN ayaz Soydan
14.03.2021 18:57:55Gigi ye noldu