Eda Kenç
.
Varsayalım ki dünyayı kasıp kavuran bir virüs var. Bu virüs insanları etkiliyor ve zombiye
dönüştürüyor. Şu işe bakın ki zombiye dönüşmeyen tek insan sizsiniz. Bu durumda ne
yaparsınız? Oldukça fantastik oldu değil mi? Peki başka bir örneğe bakalım. Diyelim ki II.
Dünya Savaşı sırasında yaşayan bir Yahudi ailenin çocuğusunuz ve Nazi toplama
kamplarında sürgün hayatı yaşıyorsunuz. Gözünüzün önünde insanlar gaz odalarında
yakılıyor. Her an sıra size gelebilir. Peki, bu durumda ne yaparsınız? Bu kötü şartlarda nasıl
yaşarsınız?
Elbette bahsettiğimiz bu şartlar altında yaşayan ve duygusal açıdan sağlam
kalmayı başaran hatta psikolojik anlamda daha fazla güç kazanan birileri var. Bunlardan biri
olan Victor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı isimli ünlü kitabında kampın katlanılması ne kadar
zor bir yer olduğunu ve burada yaşadıklarından bahseder. Kitabında bazı insanların hayatta
kalmayı başardığından, bazılarınınsa güçsüz düşüp sağlamlıklarını yitirdiğinden bahseder.
Frankl’a göre, yaşamında bir amacı olan tutsaklar, kampta psikolojik açıdan sağlam kalır ve
özgürlüklerine kavuştuktan sonra çevrelerine daha rahat uyum sağlar. Burada akla Hayat
Güzeldir (La Vita è Bella) adlı II. Dünya Savaşı zamanında karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi
kamplarına götürülen Yahudi bir babanın ve peşinden giden İtalyan bir annenin, çocuğunu
korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatan film geliyor. Bu filmde başrol oyuncusu Guido
Orefice’nin mizahı ne kadar çok kullandığını ve yaşamış olduğu kötü şartlara rağmen hayatın
anlamına dair inancını kaybetmediğini görürüz. Durup düşünelim, Victor Frankl ve Guido
Orefice’nin ortak özelliği nedir? Bizim görüşümüzden cevap psikolojik açıdan sağlam
olmalarıdır.
Psikolojik sağlamlık nedir? Hayat tozpembe, her şey şahane, yaşam güllük gülistanlık demek
değildir. Psikolojik sağlamlık; yaşamın getirdiği zorluklarla yüzleşip onlarla mücadele
etmemize yarayan, günümüzün değişen, olumsuz yaşantılarla dolu dünyasında her yaştan
insan için vazgeçilmez bir beceridir. Sağlamlık, yaşamdaki değişiklikler veya olumsuz olaylar
karşısında güçlü olabilmek, bir süre geriye gitsek bile toparlanabilmek, yaşam amacımızı
sürdürebilmektir. Her şeyden önce psikolojik sağlamlık esnekliğe işaret eder.
Psikolojik açıdan sağlam insanlar; çevreleri üzerinde bir etki oluşturabileceklerine, zorlukları
kendileri ve başkalarının iyiliği ve gelişimi için fırsata dönüştürebileceklerine inanırlar.
Değiştiremeyecekleri durumları kabul eder ve duygularını kendilerine yararlı olacak şekilde
düzenlerler. Gelecek için plan yapar ve planlarını gerçekleştirmek için harekete geçerler.
Yaşamın belirli alanında başarılı olmak için motive olurlar. Üretken ve aktiflerdir. Esnek
yapıları sayesinde sınırlılıklara, zorluklara ve değişen yaşam koşullarına uyum sağlamaları
kolaydır. Merak ve mizah anlayışları gelişmiştir.
Bizim açıklamalarımız ve kontrolümüz dışında gerçekleşen olaylara dair inanç ve
düşüncelerimizi gözden geçirip gerekirse onlar üstünde değişiklik yapabilmemize yardımcı
olur psikolojik sağlamlık becerileri.
İşin güzel yanı şu ki; bilimsel araştırmalar psikolojik sağlamlığın birçok insanda var
olduğunu, geliştirilebilir ve öğrenilebilir olduğunu gösteriyor. Yani psikolojik sağlamlık kader
değildir. Sorunlar ve zorluklar karşısında genelde zayıf kalan, telaşlanan ve yaşadığı stres ve
kaygıyla başa çıkamayan pek çok kişi var. Belki etrafınızda bu kişilerden görmüşsünüzdür.
Genelde telaşa kapılırlar. Yalnız bu insanların psikolojik açıdan daha sağlam olmayı
öğrenebildikleri deneyimlenmiştir. Stres ve kaygıyla başa çıkma, sorunlara daha esnek ve
mantıklı yaklaşarak çözüm bulma gibi becerilerini istekli bir biçimde çalışarak geliştirmiş
birçok insan görebiliriz. Daha fazla farkındalık kazanarak psikolojik sağlamlık becerilerini
geliştirmek mümkündür. Burada anahtar kelime farkındalıktır. Böylelikle, daha fazla alıştırma
yaptıkça ve alışkanlıklarımızı değiştirdikçe bu becerilerin değişim göstermesi mümkündür.
Değinmemiz geren bir önemli nokta ise koruyucu faktörler ve risk faktörleridir. Diyelim ki
psikolojik açıdan sağlam ebeveynlere sahibiz, dengeli ve yakın ilişkiler gösteren bir çevremiz
var.
Bunlar elbette bizim psikolojik sağlamlığımızı olumlu yönde etkiler. Bunları koruyucu
faktörler arasında sayabiliriz. Koruyucu faktörler, riskli durumlara karşı (travmatik olaylar
gibi) bizleri koruyucu işlev görür.
Koruyucu faktörlerin az olduğu bir durumda ya da daha anlaşılır bir şekilde zor bir durumla
karşılaştığımızda psikolojik sağlamlığımızın durumu nasıl olur? Bunu “zorluklarla büyümek”
veya “güçlendiren acı” şeklinde yorumlayarak psikolojik sağlamlık açısından
değerlendirelim; sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen ve bir trafik kazası sonucu kollarını
kaybeden bir yakınınız olduğunu düşünün. Böyle bir durum karşısında bu yakınınız gerçekleri
kabul edip, acıyla yüzleşip ve onu kabul ederek güçlü hale gelebilmek için çabalamış olsun.
Esnekliğini kullanarak yeni bir yaşam amacı belirleyerek, okuyamayanlar için sesli kitap
kaydetsin. Şimdi bakalım, kaza gerçek ve kollarını kaybetmesi gerçek üstelik acı, yalnız bu
yakınınız zorluklarla büyüyerek bu durumu kendisi ve başkaları açısından fırsata dönüştürdü.
Böyle bakıldığında oldukça travmatik bir durumda psikolojik sağlamlığımız açısından bize
olumlu yönde fayda sağlayabilir. Burada şuna değinmekte fayda var; yaşadığınız travmaları
atlatamayıp sonrasında ortaya çıkan duygusal sorunlarla başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız,
mutlaka profesyonel destek almaya çalışın.
Peki, psikolojik sağlamlık nasıl artar? Öncelikle, zorluğa rağmen yaşamda anlam bulmalıyız.
Anlam bulamadığımız bir yaşam; öyküsü olmayan, içinde çaba harcamaya değecek bir şey
bulunmayan bir yaşamdır. Sonrasında geçmişe takılıp kalmak yerine şimdiki zamana ve
geleceğe odaklanmalıyız. Böylelikle biraz daha güçlenerek sizi etkileyen sorunların ve
zorlukların üstesinden gelmeye çalışmanın vakti gelmiş olacaktır. Yaşamda herhangi bir
zorluk yaşadığımızda, stresli zamanlarda, bir sorunla karşılaştığımızda bize yardımcı olacak
sosyal desteğimizi artırmalıyız. Çünkü sosyal destek, psikolojik sağlımızı artırmada ve
yaşadığımız olumsuz olaylarla başa çıkmada önemli bir kaynaktır. Minnet duygumuzu
artırmalıyız. Sahip olduğumuz şeylere ve başka insanlara duyduğumuz minnet yaşamımıza
anlam katıyor ve kaygı, korku gibi olumsuz duyguları azaltarak sağlığımıza katkıda
bulunuyor. Sahip olduğumuz güçleri kendimize hatırlatmalıyız. Bu güçler sayesinde
psikolojik sağlamlığımız artırıp yeri geldiğinde gereken gücü kullanabiliriz. Sahip olduğumuz
güçleri listelemek için psikolog Edith Grotberg’in belirlediği üç farklı güç alanını
kullanabilirsiniz. İlki neye sahip olduğumuz, ikincisi nasıl biri olduğumuz, üçüncüsü ise ne
yapabildiğimizdir. Bu başlıklar ile sahip olduğunuz güçlere bakabilirsiniz. Genel olarak bu
saydıklarımız psikolojik sağlamlığımızı artırmakta katkı sağlayacaktır.
Son olarak yaşam zor ve pek çok kez düşeceğiz. Düşmekten korkmayarak, düşerek
öğreneceğiz diyerek şu iki soru ile bitirelim:
1. Yaşamda ne yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz?
2. Yapmak istedikleriniz, sorunlar ve zorluklarla engellenirse hangi baş etme
yöntemlerini kullanabilirsiniz?
Koydemir, S. ve Bulgan, G. (2017). Mutluluk 2.0. Ankara: Elma Yayınevi.
Frankl, V. E. (2009). İnsanın anlam arayışı. (2. Baskı) (Selçuk Budak, Çev.) İstanbul: Okuyan
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.