Emel Özcan
Psikolojik Danışman
Hepimiz hayatın olağan
akışına kapılır her şey aynı kalacakmış güdüsüyle hareket ederiz. Oysa ki hayat sürprizlerle doludur. Bir anda ufak
bir olayla bile tüm düzenimiz değişir. Klişe bir söz vardır ‘Asla yapmam deme’
Bunu travma için düşünün ‘Asla benim
başıma gelmez deme’ bir bakmışsın tahmin edemeyeceğin olaylar silsilesi içinde,
tahmin edemeyeceğin şeyler yaşayıp, asla yapmam dediğin davranışlar sergilemek
zorunda kalmışsın. İşte, travmayı yaşamak ama nasıl yaşamak?
Travma başlı başına bir
şok anıdır. Beynin o anı algılayışı ve verdiğimiz tepkilerin çeşitliliği
travmayı yaşayışımızı etkiler. Travmayı yaşayışımızı etkilediği gibi travma sonrası yaşantımızı, iyileşme sürecini ve benliğimizdeki değişime kadar çoğu şeyi etkiler. Ama travma anında verilen büyük etkilerin travma sonrası çevresel etkenler ve alınan desteklerle daha kolay bir şekilde de iyileşmeyeceğini söylemek de yanlış olur. Travmayı yaşamak ne kadar önemliyse, travmayı yaşayamamak da oldukça önemlidir. Bazı insanlar savunma mekanizmalarını kullanarak sanki o an hiç yaşanmamış gibi davranabilir. Ama o durumun bilinçdışımızda bir yerlerde hep var olduğunu unutulur ve ileri de daha büyük sonuçlara neden olabilir.
Travma ya da travmatik olay hayatın normal düzeninde gelişen olumsuz olaylardan biraz farklıdır. Yaşama ve fiziksel bütünlüğe karşı bir tehdit olarak algılanır ve dünyadaki konumumuzu, değerlerimizi, kendimizi sorgulamaya dair yaşamsal farklılıklar fark etmeye yol açar. Anlamlandırması güç bir durum olan travmatik olayın yol açtığı bedensel tepkileri de düşünürsek bilişsel, fiziksel, sosyal vs. tüm yaşantımızı etkilediğini söyleyebilmekteyiz.
Travmanın sebep olduğu
etkenleri önemsemekle birlikte travmayı karşılama biçimimiz de oldukça
önemlidir. Travma anında bilinçlilik çoğu zaman yok denecek kadar azdır. Kişi
daha önce karşılaşmadığı bir durumla karşılaşmış ve tamamen tepkisel ve
refleksif duygularla harekete geçmiştir. Travma yaşayan insanlardan şu sözleri
duyabiliriz “Sanki o kişi ben değildim, sadece kötü bir şey olduğunun
farkındaydım ama o tepkileri nasıl verdiğimi bilemiyorum. Normalde hayatta bu
kadar sakin ya da soğukkanlı olamazdım, bunları yapamazdım” ya da “Kendimi
kaybetmiştim, donakaldım hiç tepki veremedim/ Sadece çığlık atabildim.”
Bireysel farlılıkların önemi her zaman vurgularız. Mutlu olduğumuz, üzüldüğümüz, heyecanlandığımız, acı çektiğimiz zaman verdiğimiz tepkilerin farklılıkları ne kadar normalse travmayı karşılama biçimlerinde ki farklılıklar da o kadar normaldir.
Travma deneyimlerinin üst
üste gelmesi ya da yoğunluğunun travmayı karşılama biçimlerindeki etkisi de
tartışılmaz derece de büyüktür. Bilindik bir süreçten geçiyor olmanın
farkındalığı, hep niye benim başımdan geçiyor düşüncesinin zihinde dönüyor
oluşu, yaşanılan durumlar arasındaki farklılıkların ya da verdiğimiz tepkilerin
farklılıklarını değerlendirmemiz.. Hangisinin biz de daha yoğun olduğunun
bilincinde olmanın önemi tartışılır bir konudur. Zihinsel süzgeçlerden
geçirmenin önemi ise travmaya yaklaşımımızda oldukça etkilidir.
Hiç travma yaşamamış olabilirsiniz. Ya da şuan bir travma süreci içerisinde olabilirsiniz. Travma yaşamayanlar için ön bilgilendirmelerin ne kadar önemli olduğu, yaşayanlar için ise o anı anlamlandırmanın, farkına varmanın iyileşme sürecinde ne kadar önemli olduğu aşikardır. Travmalarımızı anlamlandırabilmek ve iyileşme sürecine geçip travmayla yaşamayı öğrenebilmek dileğiyle :)
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.