Miraç YILDIRIM
Tüm kitapları okuyabilmek, tüm dünyayı gezebilmek ve tüm şairleri tanıyabilmek için yaşayan ama hiçbirini başaramadan ölecek birisiyim sadece. Öğrenci
Tüm tanrıların selamını getirdim size! İnanmadıklarınızın bile... Ancak bizim inanışımız ile varlık kazandığına göre bu güzide tanrılarımız, ben hepsinin selamını getireyim, herkes inandığının selamını alsın üstüne. Bu ilk yazım. Yazıma başlamadan önce bu derginin değerli ekibine bir teşekkür etmek istiyorum. Sebebi; hem insanları bilgilendirmek, eğlendirmek, insanlara kimi hazlar yaşatmak için bir platform oluşturup hem de işini iyi yapan, üstüne bir de kâr amacı gütmeyen bu insanlar, teşekkürü de takdiri de hak ediyorlar.
“Denge” ismi ile bildiğimiz Turgut Uyar şiirinin asıl isminin “Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir” olduğunu biliyor muydunuz?
Kimdir bu Turgut Uyar? Kendisini şair sananlarla birlikte Erbabi’nin de dediği gibi ülkemizin yarısı şair olmuşken, neden çok sık duyarız Turgut Uyar ismini? Onu öne çıkaran nedir? Hadi gelin hep birlikte bakalım.
Subay Turgut
Öncelikle Turgut Uyar’ın neden benim ilgimi çektiğini söyleyeyim sizlere: Elbette asker kökenli olması. Çocuk yaşlarda Konya Askeri Okulu ile başlayan askerlik hayatı, Işıklar Askeri Lisesi ve Askeri Memurlar Okulu’nda devam ediyor değerli şairimizin. Yıllarca askerlere insan katili, savaş seven, barışçıl olmayan, kukla gibi sıfatlar takan insanların, hayatını okuyunca utanacağı bir şahsiyettir
Turgut Uyar. Bunun en büyük sebebi küçük yaştan itibaren askeri bir zihniyet ile yetişmiş olmasıyla birlikte, müziğe, sanata ve edebiyata bu kadar ilgili olması. Aslında askerliğin insana etki ettiğini değil de daha çok insanın askerliğe etki ettiğini gösterir nitelikte bu değerler.
Kısa Biyografi
1927’de Ankara’da altı kardeşin beşincisi olarak dünyaya gözlerini açan şairimize annesi Fatma Hanım ve babası Hayri Bey “Ahmet Turgut Uyar” ismini vermişlerdir. Harita subayı olarak görev yapan Hayri Bey, Osmanlı döneminde kolağası rütbesine kadar ilerlemiştir. Babasının mesleği hasebiyle özlem içerisinde büyüyen şairimizin ilerde yazacağı özlem ve hüzün temalı şiirler o yaşlarda şekillenmiştir aslında. Yıllar sonra çocukluğundan şöyle bahsedecekti Turgut: “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem: ‘Yapma oğlum’ derdi ona, ‘O, içli bir çocuk”. 47 yılında Askeri Memurlar Okulunu bitirdi ve askeri görevine başladı. Şiire çocukluğundan beri düşkün olduğunu söyleyen Uyar, ilkokul sıralarından ölüm döşeğine kadar hep şiir ile iç içe olmuştur.
İçkiye düşkünlüğü bilinen şairimiz bir sevmenin bir de içmenin dozunu bir türlü ayarlayamadı ömrü boyunca. Büyük sevgisinin tatlı meyvesi şiirleri, İçkilerin acı meyvesi ise siroz oldu. Bir süre sonra dalağı iflas etti ve karaciğer tek başına vücuda yetemedi. 85 senesinin 22 Ağustos’unda hayata gözlerini yumdu. Oğlu ardından şöyle diyordu: “Sevmek ve içmek, ikisini de sonuna kadar kullandı. Ama sevdiği için değil, içtiği için öldü”.
Şiir Hayatı
“Yad” ismini verdiği ilk şiirini, “Yenigün” isimli dergide yayınladı 47 senesinde. Hemen ardından 48 senesinde ise Nurullah Ataç’ın yönlendirmesi ile “Kaynak” dergisinin şiir yarışmasına katıldı ve yarışmayı “Arz-ı Hal” isimli şiiri ile kazandı. Bu yarışma ile ismini şiir severlere duyuran şairimiz, şiire çok yönlü bakılmasını savunanlardandı. Bu yüzden şiirlerinde hem batı hem de divan şiirlerinin özelliklerini kullandı. İkinci yeni akımın öncüleri arasına girmesiyle birlikte tüm edebiyat çevrelerince tanındı ve adı daha sık zikredilmeye başlandı. Onu övenleri pişmanlığa uğratmayıp her defasında haklı çıkardı ve şiir severler tarafından kabul gördü.
Şiir gibi yaşayarak 9 şiir kitabı yazdı. Ölçü kaygısıyla yazdığı ve toplumsal konulara değindiği “Arz-ı Hal” 1949’da, “Türkiye’m” 1952’de yayınlandı. 1959’da “Dünya’nın En Güzel Arabistan’ı” adını verdiği kitabında da birey – toplum ilişkisine yöneldi. Yine 1962’de yazdığı “Tütünler Islak” ve 1968’deki “Her Pazartesi” adını verdiği kitaplar yine aynı fikir üzerindeydi. 1970’te yazdığı “Divan” ile artık yerini geleneksel şiir kalıplarına bıraktı.
Son olarak da 1974’teki “Toplandılar” ve 1982’deki “Kayayı Delen İncir” dönemin sınıfsal mücadelesini yansıtıyordu.
Dört Büyük Şair, Uğruna Şiirler Yazılan Bir Kadın: Tomris Uyar
Tomris ve Turgut ilk 1962’de, Ankara’da Sanatseverler Derneği’nde karşılaştı. Bir şekilde ikisi de kendi hayatlarını yaşadı elbet. Ama Turgut Uyar, 1966’da eşi Yezdan’dan boşandıktan sonra yanına çocuklarını da alıp İstanbul’a yerleşti.
Bu süreçte Tomris ve Cemal de ayrılmak üzereydi. Burada bir kez daha karşılaştılar ve ilk kez bir oturup konuşma fırsatı buldular. İşte bu yüzden Tomris, bu anı ilk tanışmaları olarak kabul ediyordu. Bir süre sonra da mektuplaşmaya başladılar. Başta sadece şiir üzerineydi bu mektuplar. Zamanla yerini daha özel konular almaya başladı. Tomris, Turgut’u yaşadığı sorunlar yüzünden uzaklaştığı şiire karşı tekrar ısıtmaya çalışıyordu ve bir süre sonra Tomris, Turgut’un esin perisi oldu.
Büyük aşktı. Belli ki Tomris, aşk kadınıydı ve aynı zamanda şiire de aşıktı. Tomris ve Turgut, 1969’da evlendi ve bu evlilikten "Hayri Turgut" adını verdikleri bir oğulları oldu. Turgut, babasına duyduğu özlemi ve sevgiyi oğluna ismini vererek yaşatmayı seçmişti.
Peki Turgut Uyar ismini neden sıklıkla duyarız, buna bakmakta fayda var. Tomris Uyar’a büyük bir aşk duyan Uyar, aşk konusunda birçok şiir yazmıştır. Şiir tarzı, şiiri işleyişi, şiire kattığı doğallık, şiire baktığı pencere sayısının fazla olması gibi yönleriyle sıra dışı bir şair oluşu onu vazgeçilmez kılmıştır. İnsanların da şairimizi doğal bulduğunu ve benimsediğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra İkinci Yeni Akım’ın öncülerinden olması da onun tanınırlığını önemli ölçüde arttırmıştır.
Şimdilik hoşça kalın diyor, aşağıya şairimizin en sevdiğim şiirlerinden birini kendi sesimden bırakıyorum.
Tüm kitapları okuyabilmek, tüm dünyayı gezebilmek ve tüm şairleri tanıyabilmek için yaşayan ama hiçbirini başaramadan ölecek birisiyim sadece. Öğrenci
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.