ROMANTİK İLİŞKİLERDE BAĞLANMA
GEÇMİŞİN İZLERİ: "BAĞLANMA YARALANMALARI"
Söz konusu bağlanmalar olunca yazacak o kadar çok şey var ki, bu açıdan literatür de epey kapsamlı ve bizlere geniş bir araştırma olanağı sunuyor ancak bağlanma yaralanmaları son dönemlerde dikkatimi çeken bir konuydu ve literatürün sınırlı olduğunu farkettim ben de çalışmaya koyuldum. Öncelikle konudan sapmamak adına sizlere kısaca bağlanma kavramından söz edeceğim.
Bağlanma, çocuğun anne-baba veya herhangi bir bakım veren ile kurduğu bağdır. Bağlanma stillerimiz çocuklukta bakım verenin tutumuyla başlamış olsa da yalnızca çocukluğa özgü bir durum değil hayatımızın her alanında birine, bir şeye bağlanma ihtiyacı duyarız.
Evrimsel olarak hayatımızdaki bazı bireyleri seçip ayırmaya ve değerli kılmaya programlı olduğumuz yadsınamaz bir gerçektir. Tarih öncesi zamandan bu yana bir partnere yakın olmak ölüm kalım meselesiydi ve bağlanma sistemimiz bu tür bir yakınlığı kesin gereklilik olarak görecek şekilde gelişti. Kişi bu yüzden bir bağlanma figürü edinir ve onu ötekilerden ayrı bir yere koyar.
Bowly ve Ainsworth’un çocukluktan başlayan bağlanma kuramlarını Shaver, Hazan ve Bradshaw yakın ilişkilere uyarlamıştır. Yetişkinlik ile çocuktaki bağlanma biçimleri birbirinden farklıdır.
Çocuklarda bağlanma figürü bakım veren iken yetişkinlikte romantik ilişkilerde partneri olur. Çocuklukta bu durum farklıdır. Çocuk ilgi, şefkat, ihtiyaçların giderilmesini bekler ve bunu isterken herhangi bir çaba sarf etmez tek taraflı bir durum söz konusudur ancak yetişkinlikte iki tarafın da ihtiyaçlara kayıtsız kalmaması gerekir ortak amaçlarla bir arada bulunma durumunun sonucu olan karşılıklılık söz konusudur. Çocukluktan farklı olarak kişi hem alan hem veren konumunda olmalıdır. İlişki sisteminde bir dengesizlik söz konusu olduğu an uyumsuzluk ve tartışmalar kaçınılmazdır.
Yetişkinlikte kurulan her romantik ilişkinin sonucu ne yazık ki iyi sonuçlanmaz. Yaşanılan olayın bireyde bıraktığı etkinin derecesine göre kişide kriz veya travma yaratan durumlar söz konusu olabilir bu duruma bağlanma yaralanmaları (attachment injury) adını veriyoruz. Bağlanma yaralanmaları kavramı sıklıkla çift ve aile terapilerinde kullandığımız bir kavram olup duygu odaklı terapi uygulamaları sonucunda ortaya çıkmıştır.
Çocuklukta edinilen bağlanma stili yetişkinlikteki kişilerarası ilişkilerde etkisini gösterir büyük ölçüde değişmezdir ancak çocuklukta bakım vereni tarafından güvenli bağlanma stiline sahip bireyler ilerleyen yıllarda romantik ilişkilerde yaşamış olduğu olumsuzluklar sonucu bağlanma sistemi tehdit altına alınabilir. Peki böylesine sistemimizi sarsan bağlanma yaralanmasının sebepleri nelerdir birlikte inceleyelim.
NEDEN YARA ALIYORUZ?
Bağlanma yaralanmalarına ilişkin Türk kültüründe yapılan tek bir çalışma vardır. (Terzi, Özbay 2016) Romantik ilişki yaşayan bireyler bağlanma yaralanmasına yol açabileceğini en çok düşündüğü olayın yalan söyleme, ikinci olarak da ihanet / aldatma olduğu görülmektedir. Bağlanma yaralanmalarına yol açabileceği en az düşünülen olaylar ise kötü alışkanlıklar, paylaşım azlığı, ilişkinin özelinin başkalarına aktarılması, ekonomik kısıtlamalar, alınganlık olduğu görülmektedir.
Kişi yaralarına rağmen beraber olmaya devam ettiği partnerine karşı şu düşünceler içinde olur: “Eşimle paylaştığım şeyler azaldı, Eşimle birbirimizden oldukça uzaklaştık, Eşimle yaşadıklarımızın ardından, kendimi terk edilmiş hissediyorum, Bu olaydan sonra, kendime güvenim azaldı, Eşim için önemli olduğumu hissetmiyorum, Eşime karşı duygusal boşluk yaşıyorum, Eşimle yakınlık kurmaktan kaçıyorum.” Tarzında cümleler kurduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Bağlanma yaralanması meydana geldiğinde yaralanmış eş olayı sürdürür, yani uzatır ve çoğu zaman yaralayan eş, olayları minimize ederek ya da sorunları basitleştirerek savunucu bir pozisyona çekilir. Bağlanma yaralanmaları olduğunu rapor eden danışanlar, terapiye girebilir ve terapi değerlendirme aşamasında bağlanma yaralanması olayı hakkında konuşabilir (Johnson, 1996). Bazıları bu olayı travmatik bir flaşbek olarak bildirebilir; diğerleri ise olayı, bağlanma yaralanmasının sembolik olayı gibi bildirebilirler.
Kişi kendisinde yaraya sebep olan partnerden ayrılınca da büyük bir duygusal boşluk içerisinde olur. İçinde bulunduğu dünyaya yönelik güvensiz ve kaçıngan inançlar içerisinde olur. Bağlanma yaralanması olan kişiler kaçıngan tavır sergilerler bitmek bilmeyen şüpheleri vardır ve kimi zaman farkında olmadan geçmişin faturasını bugünündekilere keser. Sürekli bir emin olamama durumu vardır ve ikilem içerisindedirler.
Yakın ilişkilerinde partnerine karşı olumsuz tutum ve inançlar geliştirdiğinden ilişkinin doyumu azalır ve bu yüzden genellikle yakın ilişkiler kurmaktan kaçınırlar. Kaçıngan bireyler ilişki içerisinde bile derin bir yalnızlık hissederler. Partneriyle arasında daima zihinsel bir mesafe vardır. Yeni ilişki girişimlerinde arka planda kalırlar ve hep acabaları vardır. Peki ne yapmalı?
KENDİNE ŞANS VER!
Aşkı kendinizden uzaklaştırmaya engel olmak için yapmaya başlayacağınız birkaç tavsiye:
v Devre dışı bırakma stratejilerini kullan!
Dürtüsel davranmayın. Heyecan duyduğunuz birinin sizin için doğru kişi olmadığını aniden hissetmeye başladığınızda durup düşünün. Bu bir devre dışı bırakma stratejisi olabilir mi?
v Davranışları yanlış yorumlama eğilimin farkında ol!
Partnerinizin davranış ve niyetlerini kötü yorumlamayın. Bu durum ilişkiyi kötü hislerle doldurur. O kişinin partneriniz olduğunu, birlikte olmayı seçtiğinizi ve içtenlikle sizin iyiliğinizi istediğini unutmayın.
v Kendine yetme vurgusunu azalt ve ortak desteğe odaklan!
Bağımsızlık paradoksu kavramını hatırlayın. Tek başımıza dünyaya adım atma yeteneği, güvendiğimiz birinin yanımızda durduğunu bilerek mümkün oluyor bu paradoksun anlatmaya çalıştığı da budur. Bağımsızlık ve mutluluğa giden yola çıkmak isterseniz öncelikle bağlanılacak doğru insanı bulun ve yolculuğa onunla çıkın.
v Güvenli bir partner bul!
Güvenli bağlanma stiline sahip partnerler kaygılı ve kaçıngan partnerleri güvenli hale getirmeye yatkındır. Böylece daha az savunma, kavga ve ıstırap yaşayacak ve kendi isteklerinizi görmezden gelmenin sonucunda boğulmayı hissetmeyeceksiniz.
v İlişki memnuniyet listesi tut!
Olumsuz duygularınızın esiri olmak yerine amacınız partnerinizin olumlu kısımlarını fark etmek olmalı. Her akşam gün içinde olanları düşünmeye zaman ayırın. Partneriniz küçük de olsa sizin iyiliğiniz için yaptığı en az bir şeyi düşünün ve onun hayatınızda olmasından neden memnun olduğunuzu yazın.
v Hayalet eski sevgiliyi yok et!
Bağlanma yaralarınız olabilir ancak her ilişkinin dinamiğinin farklı olduğunu unutmayın. Olumsuz deneyimleri olumlu deneyimlere aktarabiliriz ve deneyimlerinzin yalnızca başkalarıyla paylaşıldığında anlamlı olduğunu unutmayın.
İlişkiler şansa bırakılmaz ve ilişkiler yaşamın sunduğu birçok armağandan öte en değerli insan deneyimleridir. Zaman zaman bu deneyimler olumsuz sonuçlansa da sistemimizi büsbütün alt üst etmesine izin vermemeli ve yaramızın iyileşmesi için partnerimize destek çıkmalıyız. Partnerlerimiz olabileceğimizin en iyisi olmamıza yardımcı olmak için yanımızdalar, bizim de onların yanında olduğumuz gibi..
Konuyla ilgilenen ve araştırmak isteyenler için bağlanma yaralanmaları konusunda ülkemizde yapılan tek çalışma olan Sare Terzi’nin romantik ilişkilerde bağlanma yaralanmalarına yol açan durumlar adlı makalesini ve Amir Levine ‘Bağlanma’ kitabını tavsiye ederim. Sevgiyle..
Okunma Sayısı: 1851
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.