post-thumb

SABAHATTİN ALİ'YE DAİR

Sabahattin Ali; şair ve yazar olarak, benim çok beğendiğim ve özellikle anlatmak istediğim özel bir insan. Etkili kalemi kuşkusuz birçoğumuzu derinden etkilemiştir. Daha çok öykü türünde yazmış olsa da romanları ile öne çıkmıştır Sabahattin. Bunun yanı sıra şiire de ilgili ve bu konuda da oldukça başarılıdır.

Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kağnı gibi oldukça ses getiren yapıtlar Sabahattin Ali’nin kaleminden çıkmıştır.

 

 

 

1907 yılının 25 Şubat’ında Eğridere’de doğdu.  Yalnızca 41 yıl sonra, 2 Nisan 1948’de yaşama gözlerini yumdu. Kısa sayılabilecek bir ömrü vardı fakat büyük işlere imza attı. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nı etkileyen bir figür olduğu söylenebilir.

Sevgi ve aşk, onun ana temasıydı. Romanlarında aşk ve sevgi üzerine oldukça yoğunlaşmıştır. Bunun yanı sıra kimi zaman toplumsal aksaklıklar ile ilgili eleştirilere de yer vermiştir yazılarında. Edebiyat çevrelerince oldukça geniş bir kitleye örnek olmasının yanı sıra bu çevrede dikkat çekmiş, birçok dile çevrilen kitapları dünyanın farklı farklı yerlerinde okunmuş ve okunmaya devam etmektedir.

Sabahattin’in edebiyat öğretmeni olan Ali Canip Yöntem, onun şiirlerini beğenir ve kendisini desteklerdi. Öğretmeninin de desteğiyle Akbaba ve Çağlayan dergilerinde ilk şiirleri yayınlanan şairimiz, bu sayede adını bir nebze duyurmayı başarmıştır.

 

 

 

Kendisini derinden etkileyen olay, bir ömür boyunca onun acı ve keder içerisinde yaşamasına sebep olmuştur. Bu olay, babasının ölümüdür. Bir asker çocuğu olan Sabahattin Ali, babasının ölüm haberini aldığı gün şu dizeleri yazmıştır:

Babam İçin

Allahım! İşte Bugün,

Şu zavallı ömrümün 

En matemli günü

Elim böğrümde kaldım,

Ben bugün haber aldım:

Babamın Öldüğünü (…)

Bu şiir Dönemin en büyük edebi dergisi sayılabilecek “Güneş” dergisinde yayımlanmıştır. Bu sayede tanınırlığı bir hayli artmıştır.

 

 

 

Ömrü boyunca mutsuzluk, keder, üzüntü ve yalnızlık bırakmadı peşini. Sürekli olarak bir umutsuzluk içerisindeydi. Edebi konularda konuşacak bir arkadaşı yoktu ve kimseyle bir paylaşım içerisine girememekten yakınırdı. Bu yalnızlık duygusu 1927 yılında Nahit Hanım isimli arkadaşına yazdığı mektupta apaçık ortadadır. ‘Burası beni muhakkak çıldırtacak. Ne kadar basit bir muhit Yarabbi… Düşün ki kardeşim konuşacak insan yok. Hep alelade ve dümdüzler. Konuşacak dert yanacak bir adam diye kendi kendime haykırdım. Bulamadım. Malumat sahibi, bir kimseye rast gelmek ne mümkündür. Müthiş bir şekilde yalnız kaldım. Bilhassa bunca kalabalığın arasında yalnızlık ne acı oluyor Yarabbi’.

 

 

 

Büyük yazar 1937 yılında Anadolu insanını yakından tanıması sebebi ile farklı bir bakış açısı ile yazdığı Kuyucaklı Yusuf Ali’nin en önemli eserlerinden biridir. 1932 yıllarında arkadaşlarının bulunduğu bir ortamda okuduğu şiirinin Atatürk’e hakaret ediyor iddiası ile tutuklanması bir yıl sonra çıkan afla serbest kalması ile olaylar örgüsü başlamış oldu.

1935 yılında evlenmiştir. Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Hanım 1937 Eylül ayında Filiz Ali isimli kızlarını dünyaya getirdi. 

Cezaevinden çıktıktan sonra Varlık dergisine ‘Benim Aşkım’ adlı bir şiir yazarak yayınlatmış ve Atatürk’e olan bağlılığını ispatlamaya çalışmıştır.

Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan isimli üç roman yazdı. İçimizdeki Şeytan adlı eseri Hüseyin Nihal Atsız ve milliyetçi kesim ile arasının bozulmasına neden oldu. Atsız’a karşı dava açtı kazandı fakat tepkiler hiç bir şekilde dinmedi. Bunun üzerine Ankara Devlet Konservatuarındaki görevinden alındı. Bu dönemler yazdığı gazeteler olaylar sonucunda kapatıldı.

Bu olaylardan sonra İstanbul’da gazetecilik yapmaya karar veren Sabahattin Ali Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile birlikte Markopaşa isimli mizah dergisi çıkarmaya başladı.

Bu dergideki yazıları yüzünden tutuklandı ve 3 ay kadar hapis yattı.

1934 yılında halk şiirinden esinlenerek yazdığı şiirleri Dağlar ve Rüzgâr adlı kitabında topladı ve piyasaya sürdü. Bu dönemde bir süre daha cezaevinde yatan Sabahattin Ali için artık dayanılması mümkün olmayan bir hal olmaya başlamıştı. 

Sabahattin Ali tek partili dönemlerde yazıları hiçbir yerde yayınlanmaz ve işsiz kalır. Bu kötü şartlar yüzünden ülkeden gitmek istemekte pasaportları onaylanmamaktadır.

Bu büyük usta kalemin başka bir yol düşünmesine neden olarak Bulgaristan’a kaçmak istemesine sebep olacaktı.

Bulgaristan’a kaçmak için kaçakçı olan, aynı zamanda Milli Emniyetle bağlantılı çalışan, ordudan atılmış bir ajan olduğu iddia edilen Ali Ertekin ile anlaşmasını sağlamıştı. 

2 Nisan 1948 yılında Bulgaristan’a kaçmaya çalışırken anlaştığı Kaçakçı Ali Ertekin tarafından Bulgaristan sınırında vurularak öldürülmüştür.

 

 

 


Okunma Sayısı:

Miraç YILDIRIM

Miraç YILDIRIM

Tüm kitapları okuyabilmek, tüm dünyayı gezebilmek ve tüm şairleri tanıyabilmek için yaşayan ama hiçbirini başaramadan ölecek birisiyim sadece. Öğrenci

YORUMLAR

YORUM YAP

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.